Gün geçmiyor ki ülkemiz masum bir evladımızın katledilmesi ile sarsılmasın. Bugün artık masum evlatlarını koruyamayan, acımasızca işkence ile kaybeden bir topluma dönüştük. Altı aylık bebekten, iki üç yaşında kız erkek demeden cinsel saldırıya uğrayarak katledilen masum evlatlarımızın, cinsel saldırıya uğrayarak katledilen Özgecan'larımızın ülkesi olduk.

Çocuklarımızın yüzüne her gün bizim evladımız da aynı saldırılarla karşılaşabilir mi endişesi taşıyarak iç sızısı ile bakıyoruz. Çocukların akşama kadar sokakta oynadığı bir toplumdan buralara geldik. Öncelikle bunun nedenlerini düşünmeli ve araştırmalıyız.

Bugün kız erkek demeden denetimsiz tarikat evlerinde, yurtlarında cinsel saldırıya uğrayan çocuklarımızın hesabını kim verebilir? Tüm bu çocuk istismarının araştırılması ve önlenmesi için meclise verilen önergenin iktidarın aile bakanı tarafından 'bir kereden bir şey olmaz' denilerek reddedildiğini tarih kaydetmiştir.

Cinsel saldırıyla katledilen bebeklerimiz, tarikat evlerinde yurtlarında çocuk yaşta cinsel saldırıya uğrayan çocuklarımız, evlendirilerek geleceği çalınan kızlarımız binlerle, onbinlerle ifade edilmektedir. Tüm bu yaşananlar altı yaşında çocukla evlenilebilir fetvası veren zihniyetin sonuçlarıdır.

TÜİK verilerine göre 2008-2016 yılları arasında 104 bin 531 çocuğumuzun kayıp olarak resmi kayıtlara geçtiği bildirilmektedir. Bu kaybolan çocukların akıbeti hakkında resmi veriler mevcut değildir. Çocuk araştırmaları derneği'nin raporuna göre çocuk istismarı son on yılda yüzde 700 artış göstermiştir.

Çocuk hakları sözleşmesine göre 18 yaşına kadar her insan bir çocuktur. Ülkemizde çocuk gelinlerin oranı yüzde 15 olarak tahmim edilmektedir.Çocukların başlık parası adı altında para alınarak evlendirilmesi yoluyla ile istismarına izin verilmesi herşeyden önce toplumsal bir yaradır. Çocuk gelin ve çocuk anne, kişinin eğitim hakkının engellenmesi, kalıcı psikolojik ve fiziksel rahatsızlıklar ve anne bebek ölümlerinde artışı da beraberinde getirmektedir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın indirgenerek Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı olarak birleştirilmesi kabul edilemez bir uygulamadır. Bu durum, yoğun bir şekilde yaşanan çocuk istismarı ve cinsel saldırılara, kadınlara yönelik cinsel saldırı ve katliamlara çözüm oluşturmaktan gittikçe uzaklaşıldığının en somut göstergesidir. Kadın ve Aile Bakanlığı tekrar sadece Kadın, Aile ve Çocuk sorunlarına yoğunlaşmak üzere ayrı bir bakanlık olarak tanımlanmalı ve görev yapmalıdır.

Ülkemizdeki çocuklara yönelik cinsel saldırı ve katliamların artışının idam cezasının geri getirilmesine gerekçe oluşturulmaya çalışılması da kabul edilemez.

İdam cezası, sıklıkla siyasi olarak kullanılmış ve milletimizin kalbinde telafisi imkansız yaralar açılmıştır. Ayrıca geri dönüşümü olmayan idam cezasının suçu engelleme etkisinin ne denli az olduğu istatistiklerle tüm dünyada ortaya konmuş bir gerçektir. Kimyasal hasımın da bir çözüm olmadığı aşikardır. Konu modern, evrensel hukuk sistemi içinde çözülmelidir.

Özgecan Yasası' olarak bilinen cinsel saldırı suçlarında zaman aşımı, haksız tahrik ve iyi hal indiriminin kaldırılmasını öngören kanun teklifi yasalaştırılmalıdır.

İstismar yargılamalarında cezaların caydırıcılığı artırılarak, takdiri indirimlerin önüne geçilmeli, infaz aşamasındaki koşullu salıverme uygulaması engellenmelidir.

Çocukların cinsel istismardan, tecavüzden ve her tür sapkınlıktan etkin bir şekilde korunması için bu konuda yasal mevzuatın etkin bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

Devlet çocuğun cinsel istismarını önleme konusunda aktif ve etkin bir biçimde müdahil olmalıdır.

Türk Ceza Kanunu'nda yer alan yükümlülükler ve yasal düzenlemeler istismar vakalarına göre en uygun şekilde öğrenilmeli ve çocukla buluşan meslek gruplarına yönelik bilgilendirme toplantıları yapılmalıdır.

Sivil Toplum Kuruluşları, Yerel Yönetimler, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile işbirliği yapılarak aile ve öğretmenler bilgilendirilmeli, broşür, afiş, kitapçıklar bastırılarak dağıtılmalıdır.

Çocuk istismarı ile ilgili aile eğitim seminerleri düzenlenmelidir.

Ülkemizde son günlerde çocuk istismarı olayları patladı..

Bu masum çocuklarımızı kim katlettiyse iki cihanda ateşi bol olsun..

Bu sapıkları kim koruyup, kolluyorsa onlarda vicdansız ve ahlaksızdır.

Çocuklarımızı cinsel istismara karşı bilgilendirmeliyiz.

Özellikle çocuk parklarına kameralar konulmalı, şüpheli tipler takip edilmelidir.

Din adamı kılığındaki soytarılara, çakma alimlerin fetvalarına gerçek din adamları gerekli cevabı vermelidir.

Çocuklarımız ülkemizin geleceğidir.

İşte bu yüzden DEVLET acilen gerekli yasal düzenlemeleri yapmalı, bu suçlara en ağır cezalar verilmelidir.

Ceza indirimi asla uygulanmamalıdır.

Hep birlikte geleceğimizin karanlığa gömülmemesi için çocuklarımıza sahip çıkmalıyız..