Öykü Altuntaş / Istanbul, 2 Mart () - Greenpeace Akdeniz, TEMA ve WWF-Türkiye tarafından düzenlenen "Paris Sonrası Enerji Politikaları" panelinde, COP21’in ardından Türkiye’nin özellikle güneş ve rüzgar enerjisi için önemli potansiyel ve rezervi olduğuna dikkat çekildi.

Panelde, ekonomiyi karbondan arındırmanın zamanının geldiği ve dönüşüme geç olmadan başlanması gerektiği vurgulandı.

Paris’te gerçekleşen COP21 iklim zirvesinde üzerinde fikir birliğine varılan küresel anlaşmanın, enerji sektöründe dönüşüm talep ettiği yinelenirken, Türkiye’deki kapasitelerin işlenip ekonomiye kazandırılmadıkları sürece, bir anlamları kalmayacağı vurgulandı.

Panelin moderatörü TEMA Genel Müdürü Barış Karapınar, 2015’in kayıtlara geçmiş en sıcak yıl olduğunu hatırlatırken, ciddi değişiklikler yapılmazsa 2050 - 2100 yıllarına kadar 4-6 derece sıcaklık artışı tehdidi olduğunu söyledi.

Toplantıda konuşmacı olarak Almanya merkezli Agora Energiewende İcra Direktörü Yardımcısı Markus Steigenberger, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Enerji İşleri Genel Müdür Yardımcısı Nilgün Ş. Açıkalın, Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu Türkiye Bölümü Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Kemal Bayraktar ve Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Serdar Ataseven yer aldı.

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ataseven, Paris’te alınan kararların rüzgarı destekleyici nitelikte olduğunu belirtti.

Mustafa Ataseven, 2005’te çıkarılan yenilenebilir enerji kanunundan sonra önemli oranda rüzgar enerjisi artışı görüldüğünü söyledi ve Türkiye’nin rüzgar potansiyelinin Avrupa’ya göre yüzde 25-30 daha fazla olduğu vurgusu yaptı.

Ancak Ataseven’e göre, “2023 hedefini 20 bin megawatt olarak belirleyen Türkiye için 2030 hedefinin Paris’te sunulan ulusal katkı niyet beyanına göre 16 bin megawatt olarak belirtilmesi, çelişki yaratıyor.”

Ataseven, her şeye rağmen son altı yıldır rüzgar enerjisinin geliştiğini ve 956 megawatt rüzgar santralinin işletmeye alındığını ekledi.

Rüzgar için enerji bilincinin yanında hükümet politikaları ve stratejilerin doğru kurgulanması gerektiğini söyleyen Ataseven, “trafo merkezleri ve iletim hatlarında yatırım” çağrısı yaptı.

Ataseven, Almanya’da sadece 2015’te 6 bin megawatt, Türkiye’de ise “kavga gürültüyle” toplamda ancak 4 bin 800 megawatt rüzgar santralı kurulabildiğine dikkat çekti.

“Fosil yakıtlara dayalı sistem kurmuşuz; yönetmek zor”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan Nilgün Ş. Açıkalın, “devletten biri” olarak “politikaları hep birlikte yapmanın önemini” vurgularken, “çok agresif hedefler koymaktan kaçındıklarını” belirtti.

Açıkalın’a göre, “Türkiye gelişmekte olan ülkeler statüsünde olduğu için, Avrupa ülkelerine göre daha farklı strateji ve politikalar gerektiren hedefler olacak.”

Açıkalın, 2005’te çıkarılan kanun ve mevzuat değişiklikleri ile “enerji kaynaklarının kurulu kapasite içerisindeki payı yüzde 40’lara yaklaştığını” açıkladı.

Ayrıca, arz güvenliğinin ve elektrikte devamlılığın öneminin altını çizdi. Doğalgaz payının diğer kaynaklara göre çok arttığını ve yüzde 46’ya yaklaştığını belirten Nilgün Açıkalın, “kömüre dayalı bir üretim yapmış olsaydık sera emisyonu çok daha fazla olurdu” dedi.

Nilgün Açıkalın ayrıca, “Daha önce termik fosil yakıtlara dayalı bir sistem kurmuşuz; sistemi yönetmek daha zor oluyor. Sistemde kesinti olduğu zaman destek alabilecek bir durumda değiliz” diye ekledi ve “Türkiye’nin Avrupa’dan çıkabilecek eski panel ve santrallerin çöplüğü olabileceği” kaygısıyla yaklaştıklarını dile getirdi.

“Almanya’da yenilenebilir enerji, 400 bin yeni iş yarattı”

Almanya merkezli Agora Energiewende İcra Direktörü Yardımcısı Markus Steigenberger, COP21’in “her şeyi hızlı bir şekilde yapmak” gerektiği mesajı verdiğini vurguladı.

Steigenberger, Almanya’nın kömür, linyit ve nükleeri azaltmak konusundaki çabalarıyla olumlu bir örnek olduğunu söyledi. Bu dönüşüm için, sivil toplum ve iş dünyasının da “momentumu kullanması” gerektiği çağrısı yaptı.

Steigenberger ayrıca, ülkesinin enerji sisteminin fosil ve nükleerden yenilenebilir enerjiye kaynak dönüşümü için sürdürdüğü projeye değindi. Bu uzun vadeli dönüşüm için 80-95 oranında yenilenebilir enerji amaçladıklarını açıkladı.

Markus Steigenberger, elektrik sektörünün Almanya için anahtar sektör olduğuna dikkat çekerken, dönüşüm için iki sebepleri olduğunu belirtti: Almanya’da iklim değişikliğine ilişkin farkındalığın yüksek olması ve ülkenin, dönüşümü önemli bir ekonomik fırsat olarak görmesi.

Steigenberger, Almanya’da şirketlerin yenilenebilir enerji sektöründe 400 bin yeni iş yarattığını, dolayısıyla yeni bir endüstri üretildiğini söyledi.

Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu Türkiye Bölümü Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Kemal Bayraktar da, “Biz tünelin ucunda güneş potansiyelini başından beri görüyoruz. Paris’e bile gerek yok” diyerek Türkiye’nin potansiyeline dikkat çekti. Bayraktar, güneş enerjisinin maliyetinin azaldığını vurguladı.

Ancak Kopenhag’da 2009’da gerçekleşen iklim zirvesinden bu güne “uzlaşma ve uzlaşamamalarla zaman kaybedildiği” uyarısı yapan Bayraktar, dünyanın geleceği yönünde adım atarken geri kaldığımızı belirtti.

Bayraktar’a göre Paris’te gerçekleşen COP21, farkındalığın tabana yayılması, kitlesel katılım, toplumlarda artan bilinç ve basında konunun daha fazla yer alması yönünde olumlu etki yaptı. Baytaktar, “Bu, gündelik yaşamda yenilenebilir enerjinin kullanımını kolaylaştıracaktır” diyerek, eskiye göre daha da umutlu olduğunu söyledi.

Kemal Bayraktar, dünyanın toplam kurulu gücünün 228 bin megawatt, Türkiye’nin ise 249 megawatt olduğu bilgisi verdi. Buna göre, güneş potansiyeli 500 bin megawatt olan Türkiye, “dünyada güneşten elektrik üretiminde sıfır noktasında”. Öte yandan, Çin’den sonra ikinci en büyük Pazar.

“Oyunu yeniden kurmak lazım”

Bayraktar, ülkenin ve komşularla birlikte bölgenin “şartları farklılaştı” diye konuşurken, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Oyunu yeniden kurmak lazım. Unutmayalım ki bölge ve ülkenin şartları değişiyor. Bölgenin yeniden yapılanmasında yenilenebilir enerji önemli bir fırsat sunuyor. Biz nasıl bir arada yaşıyorsak, bütün bu enerjiler bir arada tamamlayıcı bir şekilde çalışabilir diye öngörüyorum. BM sürdürülebilir kalkınma hedefleri ile de potada erittiğim zaman, yenilenebilir enerjinin geliştirilmesinden başka çare görmüyorum.”

Gazetecilerin COP21’in ardından Türkiye’nin imzalanması beklenen anlaşma için New York’ta olup olmayacağı sorusunu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan Nilgün Açıkalın “Tabii ki orada olacağız” diye yanıtladı.