Öykü Altuntaş - Yaşar Kaçmaz / Istanbul, 12 Kasım () - İktisadi Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Türkiye’nin AB ilerleme raporunda “mülteci konusundaki pazarlığın” etkili olduğuna değinirken, AB’nin akını kontrol etme konusunda Türkiye’ye duyduğu ihtiyaç ve siyasi kriterlere ilişkin eleştirel tutumu açısından bir “çıkar-değer” dengesi kurmakta zorlandığını belirtti.

Zeytinoğlu ayrıca, “Bu kriz AB’nin sorunlarına Türkiyesiz çözüm bulmasının imkansız olduğunu gösterdi” diye konuştu.

2015 Türkiye İlerleme Raporu ve 1 Kasım seçimleri sonrasında Türkiye – AB ilişkilerinin değerlendirildiği basın toplantısında İKV'nin ilk defa açıkladığı verilere göre, 18. İlerleme raporunda Türkiye’nin AB müktesebatına uyum düzeyi yüzde 61.2 düzeyinde bulunuyor.

İKV, bu “yeni nesil” ilerleme raporunu dikkate alarak hazırladığı “Hoş geldin üye-metre” adını verdikleri ölçümlerle, Türkiye’nin müktesebat açısından “iyi durumda” olduğunu tespit ederken, siyasi kaygıların ilerleme süreci açısından tehlike yarattığı uyarısı yaptı.

“Değer-çıkar dengesi”

Türkiye- AB gündemi, mülteci eylem planı görüşmeleri nedeniyle birden hareketlenmiş, 2015’in ilk dokuz ayında 710 bine ulaşan mülteci akınını kontrolde zorlanan AB, yakın işbirliği talep etmişti. AB’nin sunduğu eylem planı için ise henüz anlaşma imzalanmadı.

Ayhan Zeytinoğlu, açıklamasında iki faktöre işaret etti:

“AB’nin mülteci akınını kontrol etme konusunda Türkiye’ye duyduğu ihtiyaç, yani çıkar-merkezli bir yaklaşım ve AB’nin Türkiye’nin siyasi kriterlere uyum açısından geriye gidişi karşısındaki eleştirel tutumu, yani değer temelli bir yaklaşım”

Zeytinoğlu’na göre, “AB bu iki karşıt tutum arasında bir denge kurmaya çalışırken zorlanıyor”.

“Mülteci akınında üç ülke kilit konumda”

İKV’nin açıklamasında, mülteci akınının kontrolünde 3 ülkenin kilit konumda olduğuna dikkat çekildi ve “Mültecilerin bir numaralı hedef ülkesi Almanya, Avrupa’ya geçişte kullanılan bir numaralı ülke Yunanistan ve en fazla mülteciyi topraklarında barındıran ülke Türkiye” vurgusu yapıldı.

Bu bağlamda, 2014 verilerine göre AB’ye yapılan iltica başvurularının yüzde 32’sinin Almanya’ya yapıldığı, Ocak-Ekim 2015 arasında Yunanistan’a ulaşan mülteci sayısının neredeyse 454.000’e ulaştığı görülüyor. 2014 sonu itibarıyla en çok mülteci barındıran ülke olarak da, 2015’te 2.2 milyona ev sahipliği yaptığı açıklanan Türkiye gösteriliyor.

Zeytinoğlu’nun da altını çizdiği gibi, AB’nin ilerleme raporu “sert eleştirilerin” yanında Türkiye’nin göç krizindeki yaklaşımına övgüyle yaklaşıyor. Aynı zamanda AB, “Türkiye’den sınırlarını güçlendirmesi ve göçmenlerin ülkeden çıkışını kontrol altına alması, kurulacak merkezlerde mevcut ve potansiyel göçmenlerin tutulması, AB sınır ajansı ile işbirliği yapması, göçmen kaçakçılığı ile daha iyi mücadele etmesi” gibi taleplerde bulunuyor.

Bunun karşılığında, Türkiye’ye 3 milyar euroya yakın mali yardım, vize liberalizasyon sürecinin hızlandırılması; üyelik müzakerelerinde yeni başlıkların açılması gibi vaatler verilmişti.

Öte yandan, İKV’ye göre Türkiye bu süreçte, etkin yük paylaşımı ve mali yardımın çok yıllı olarak yeterli miktarda devam etmesini talep etmesi gerekiyor.

Zeytinoğlu, “Üyelik müzakerelerinde yeni başlıklar açılmasını bir sus payı gibi değil, Türkiye’nin aday ülke olarak hakkı olarak gündemde tutmalı; adil ve hakkaniyetli bir şekilde Türkiye’nin ilerlemesini değerlendirmesi gerektiğini hatırlatmalı” uyarısında bulundu ve ekledi:

“Türkiye AB’den yeterli güvenceleri aldığına emin olarak, anlaşmaya varmalı. Varılan anlaşmada verilen sözler mutlaka kayda geçirilmeli-not edilmeli ve Türkiye tarafından dikkatle takip edilmeli. AB’nin gelecekte unutulacak bazı muğlak vaatlerle Türkiye’den önemli ödünler alması önlenmeli.”

Zeytinoğlu'na göre ayrıca, “Türkiye sistemini revize etmeli, sürdürülebilir bir sistem ile Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu gibi etkili yasalar ve idari kapasitenin oluşturulması ile göçü kontrol altına almalı ve göçmenlerin haklarını güvence altına alan sürdürülebilir bir sistem oluşturmalı.”

Bu açıdan, 2013 yılında imzalanan Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması ve yürürlüğe giren vize serbestliği yol haritasını göz önüne almalı.

“Yarışa hazırlık”

“Yeni nesil” ilerleme raporu tanımlamasını yapan İKV Yönetim Kurulu Başkanı, raporda “yarışa hazırlık olma” “genişleme sürecine yeni bir soluk” ve rekabet vurgusu olduğunu belirtti.

Rapora iki farklı mercekten yaklaşan İKV açıklamasında, siyasi kriterler ile müktesebat uyum merceğinin aslında bir bütün olduğu, Türkiye’nin ancak ikisinde de ilerlerse AB üyeliğine yaklaşacağı çağrısı yapıldı.

Öte yandan, açıklamada üçüncü bir değişkene işaret edildi ve AB’nin Türkiye’ye “adil, samimi ve teşvik edici bir yaklaşım benimsemesi” gerektiği hatırlatıldı.

AB’nin uyarıları vurgulanrken, medya ve internet özgürlüğü de dahil olmak üzere ifade özgürlüğü, toplanma ve gösteri özgürlüğü ve kamu alımları mevzuatı konularında gerilemeye, siyasi reformlarda yavaşlamaya ve yargı bağımsızlığında tehlike sinyallerine işaret edildiği vurguladı.

Açıklamada, Hiçbir ilerleme kaydedilmeyen başlıkların, ekonomik ve parasal politika, yargı ve temel haklar gibi oldukça kapsamlı ve sorunların yaşandığı fasıllar olduğu belirtildi.

Zeytinoğlu, “Burada İKV olarak hep yaptığımız çağrıyı, yani 23 ve 24. fasılların açılması ve Türkiye’de eleştirilen yargı, temel haklar, yasadışı göçün önlenmesi konularına müzakere süreci içinde bir ilerleme sağlanması hususunu yineliyoruz” dedi.

İKV’nin basın açıklamasında en çok dikkat çeken başlıklardan biri, IKV Genel Sekreter Yardımcısı Melih Özsöz’ün öncülük ettiği bir çalışmayla, “üye-metre” adı verilen oransal ölçümlerde yüzde 61.2 olarak belirlenen Türkiye’nin uyum düzeyi oldu.

Diğer aday ülkelere bakıldığında, Makedonya: yüzde 70.8, Sırbistan yüzde 57, Karadağ yüzde 55.8 ve Arnavutluk 45.6 olarak ölçüldü.

Doğan Haber Ajansı’nın sorularını yanıtlayan Özsöz, Türkiye’nin oranını olumlu bulduğunu söylerken, siyasi kriterler açısındansa çizilen tablonun “kötü” olduğunu ifade etti.

Bu bağlamda Özsöz, daha önceki raporları incelerken, en çok kullanılan kelimeler arasında “insan hakları” ve “ifade özgürlüğü” olduğunu söylerken, önemi artan konular arasında gözaltılar, terörün finansmanı, siyasi reformlar, yargı reformu paketleri, sosyal medya ve Gezi Parkı protestoları gibi başlıkların öne çıktığını hatırlattı.

"Üyelik seçeneği şu anda masada değil"

AB’nin şu andaki perspektifinde Türkiye’nin “önemli bir ülke ve AB için stratejik bir ortak” olarak görüldüğünü söyleyen Zeytinoğlu şöyle devam etti:

“AB, enerji, düzensiz göçle mücadele, dış ve güvenlik politikası, ticaret gibi birçok alanda sıkı işbirliği kurmayı hedefliyor; ancak, üyelik seçeneği şu anda masada değil. Öte yandan, üyelik hedefinin muğlak da olsa devam etmesinin psikolojik bir önemi var. Üyelik hedefinin mevcut olması Türkiye’yi Avrupa’ya eklemlemek açısından önem taşıyor.”

Siyasi şartlar ve uluslararası konjonktür uygun olduğunda, üyelik sürecinin canlancabileceğini söyleyen Zeytinoğlu, Türkiye için en büyük tehlike olarak da, daha önce Fransa ve Almanya tarafından önerilen “imtiyazlı ortaklık” formülünün kabul ettirilmesini gösterdi.

Zeytinoğlu, “Siyasi ve ekonomik reform sürecinde AB normlarına uyum sağlamak hem Türkiye’nin kalkınması, hem de tam üyeliğe hazırlanması açısından büyük önem taşıyor” dedi.

Bunun yanında, “Türkiye’nin AB kurumlarında temsil edilmesi ve karar alma sürecinde yer alması mümkün olmayacak” diyen Zeytinoğlu, “AB’de söz sahibi olabilmek ve AB politikalarında yönlendirici konumda olabilmek için AB üyeliği hedefinde ısrarcı olmalıyız” çağrısını yineledi.