Sömestir tatilinde tercihleri uzay macerası oldu

İZMİR'de, her yıl binlerce gencin uzay bilimiyle tanıştığı ve simülasyonlarla geleceğin teknolojilerini öğrendiği 'Uzay Kampı Türkiye', sömestir tatilinde de yoğun ilgi görüyor. Tatillerini uzay yolculuğuna çıkarak değerlendiren çocuklar, burada uzay koşullarını ve bilimsel metotları öğreniyor.

Dünyadaki üç uzay kampından biri olan İzmir'deki Uzay Kampı Türkiye, sömestir tatilinde de ziyaretçi akınına uğruyor. 7-18 yaş arasındaki gençlerin uzay bilimiyle tanıştığı ve simülasyonlarla geleceğin teknolojilerini öğrendiği kamp, topraksız tarım, uzay giysileri, Mars turu, Discovery Uzay Mekiği, yer kontrol merkezi ve uluslararası uzay istasyonu bölümlerinden oluşuyor. Tatillerini uzay yolculuğuna çıkarak değerlendiren çocuklar, burada teleskopla gökyüzünü inceleme ve ay yürüyüşü yapma, hidroponik laboratuvarlarında uzayda topraksız yetişebilecek bitkileri cam elyafı kullanarak yetiştirme fırsatı buluyor. Sömestir tatilinde hem eğlenip hem öğrenen çocuklar, benzersiz deneyimin keyfini sürüyor.

Türkiye ve yurt dışından pek çok katılımcıyı ağırladıklarını söyleyen Uzay Kampı Pazarlama ve Halkla İlişkiler Müdürü Emre Aday, "Uzay Kampı, uygulamalı uzay bilimleri ve teknolojileri eğitimi veriyor. 1 günden başlayıp 6 güne kadar süren farklı içerikli program seçeneklerimiz bulunuyor. Yıl boyunca hem okul grupları hem de bireysel başvuran öğrencilere hayatları boyunca unutamayacakları bir uzay tecrübesi sunuyoruz. Uzay kampında, astronotların uzaya gitmeden önce eğitim aldıkları araçlara benzer simülasyonlar var. Öğrenciler fen bilimleri derslerinde gördükleri temel kuralları burada uygulamalı olarak görüyor. Öğrenciler burada uzay bilimleri alanında benzersiz ve ayrıcalıklı bir eğitim alıyor" dedi.

KAYITLAR DEVAM EDİYOR
Öğrencilerin kampta uygulayarak öğrendiklerini belirten Aday, "Burada edindikleri tecrübeler onlara güzel bir hatıra olarak kalıyor. Uzay mekiği görevinde bir takım çalışmasıyla gerçekçi bir uçuş görevi gerçekleştiriyorlar. Uzay bilimlerini öğrenmenin yanı sıra birbirleriyle yardımlaşma, zaman yönetimi gibi konularda da gelişim kaydediyorlar. Robotik programlarda robotların çalışma prensipleri öğretiliyor. Sömestir tatilinde okul gruplarına düzenlenen özel programların yanı sıra, bireysel başvuru seçenekleri de sunuyoruz. Şu anda uzay yolcuları programımız devam ediyor. Mars programı, uzay serüveni gibi programlarımız için kayıtlarımız hala devam ediyor. Günlük gezi seçeneklerimiz de devam ediyor, ilgilenen kişiler internet sitelerimizden bize ulaşabilirler" diye konuştu.

'UÇUYORMUŞ GİBİ HİSSETTİM'
Uzay kampında Discovery Uzay Mekiği simülasyonunu kullanan öğrencilerden Yusuf Kerem Yücel, (10) "Harika bir deneyimdi. Havada uçuyormuş gibi hissettim. Kendimi aya ilk basan biri gibi hissediyorum. Burada kendimizi uzayda hissetmemiz için bir sürü simülatör var. Simülatörlerin ne işe yaradıklarını ve astronotlar tarafından ne için kullanıldıklarını öğrendim" dedi.

Uzay kampının muhteşem bir deneyim olduğunu söyleyen Ela Nas Hardal (12), "Bize uyguladıkları eğlenerek öğrenmekti. Gerçekten de böyle olduğunu düşünüyorum. Her şeyi eğlenerek öğrendik. Fen bilimleri konusunda çok geliştiğimi düşünüyorum. Buradaki her şeyi çok beğendim. En çok uçuş görevimiz ilgimi çekti. Arkadaşlarımla birlikte bir mekiği kaldırdık ve herkesin başka görevleri vardı" diye konuştu.


GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
----------------
- Uzay kampından genel detay görüntüler
- Muhabir anonsu
- Ay yürüyüşü yapan çocuklardan görüntü
- Mars turu yapan çocuklardan görüntü
- Öğrencilerle röp.
- Emre Aday ile röp.

Haber: Hande NAYMAN - Kamera: Mücahit BEKTAŞ / İZMİR, () 
=================================

Bilimsel toplantıda canlı 'çökük göğüs' ameliyatı yapıldı

İZMİR Katip Çelebi Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde halk arasında 'kundura göğsü' veya 'güvercin göğsü' olarak bilinen pektus ekskavatum hastalığına yönelik farkındalık oluşturmak için 'Pektus için el ele' etkinliği düzenlendi. Program kapsamında iki pektus ekskavatum hastası hastanede kapalı ameliyata alındı, barkovizyona yansıtılan ameliyat toplantı salonundaki katılımcılara aşama aşama izletildi.

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde toplum arasında 'kunduracı göğsü' veya 'güvercin göğsü', tıp dilinde ise 'pektus ekskavatum' olarak bilinen hastalığa dikkat çekmek amacıyla 'Pektus için el ele' etkinliği düzenlendi. Göğüs Duvarı Deformiteleri ve Pektus Derneği'nin yanı sıra birçok sağlıkçının katılımıyla gerçekleşen etkinlikte, sosyal yaşamı zorlaştıran pektus ekskavatum hastalığına yönelik tüm detaylar ve güncel tedavi yöntemleri paylaşıldı. Program kapsamında iki pektus ekskavatum hastası hastanede kapalı ameliyata alındı. Ameliyat, barkovizyonla toplantı salonundaki katılımcılara aşama aşama izletildi. Türkiye'de 300 bin pektus ekskavatum hastası olduğunu söyleyen Pektus Derneği kurucusu Prof. Dr. Mustafa Yüksel, "Yalnızca ben şu ana kadar 3 bine yakın operasyon gerçekleştirdim. Pektus ekskavatum hastalığıyla ilgili öncelikle farkındalık oluşturmak gerekiyor. Çocuk bazen kendisi üstünü kapatıyor ve ailesi bile bilmiyor. Anne baba çocuğunu getiriyor, başkası fark etmiş diyor. Bunu fark edebilmek için bilinç oluşturmak gerekiyor" dedi.

'İÇE KAPANIK OLUYORLAR'
Pektus ekskavatum hastalığı ile ilgili farkındalık seviyesinin düşük olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yüksel, "Pektus ekskavatum hastalığı nedeniyle hastalar kötürüm olmuyorlar ama yaşam kaliteleri düşüyor. Yüzde 5'inde kalp veya solunum rahatsızlığı ortaya çıkıyor ama yüzde 95 hastada kozmetik problem ortaya çıkıyor. Bu çocuklar içe kapanık oluyor, denize havuza girmiyorlar, iletişim problemi yaşıyorlar. Özellikle spor yapmak istemiyorlar. Bizim bugün burada anlattığımız yeni bir ameliyat yöntemi. Ameliyat dışı tedavi yöntemleri de var. Biz bu yöntemleri meslektaşlarımıza toplantılarla duyuruyoruz" diye konuştu.

'İLK DEFA DUYDUKLARINI SÖYLÜYORLAR'
Pektusun ileriki yaşlarda daha büyük problem oluşturduğunu söyleyen İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Hasan Ersöz, "İleriki yaşlarda bu hastalığın kalp ve akciğerden çaldığı alana insanlar çok fazla ihtiyaç duyuyor. Pektus ekskavatum, toplumda yüzde 10'da bir görülen bir hastalık. Bu denli sık görülen bu hastalığın farkındalık düzeyi ise toplumda çok az. Hastaların çoğu ilk defa duyduklarını ifade ediyorlar. Hastaların göğüs cerrahisi polikliniklerine başvurmaları gerekiyor. Nereye başvuracaklarını dahi bilmiyorlar. Bu hastaları biz karşıladığımızda onlara bunun genetik temellerinin olduğunu, çok sıklıkla görüldüğünü anlatıyoruz. Diş eğrilikleri toplumda nasıl sıksa, bu deformitenin düzeltilmesine ihtiyaç duyan insan sayısı da hemen hemen aynı. Gizli bölümde kaldığı için farkındalık düşük. Biz bu farkındalığa vurgu yapmayı amaçlıyoruz" dedi.

'BİRÇOK ÜLKEDEN KATILIMCI AMELİYATI CANLI İZLEDİ'
Pektus'un göğüs ön duvarı anlamına geldiğini söyleyen hastane başhekimi Prof. Dr. Ali Gürbüz ise, "Pektus ekskavatum doğuştan gelen çöküklük veya yükseklik, önemli bir deformiteyi ifade ediyor. Bununla ilgili olarak yeni gelişen bir teknik hastanemizde canlı olarak uygulandı. Konuyla ilgili meslek gruplarından birçok meslektaşımız toplantıya katıldı. İtalya'dan, Irak ve Suudi Arabistan'dan dahi meslektaşlarımız gelip bu ameliyatı canlı olarak izlediler" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
----------------
-Prof. Dr. Ali Gürbüz ile röportaj
-Dr. Hasan Ersöz ile röportaj
-Dr. Mustafa Yüksel ile röportaj
-Toplantıdan genel detay görüntüler

Haber: Hande NAYMAN - Kamera: Ahmet Turhan ALTAY / İZMİR, ()
================================

Merakla başladı, Türkiye şampiyonu oldu

Denizli'de, yaklaşık 4 yıl önce bir spor salonunun camına yapıştırılan fotoğrafları görerek tekvandoya başlayan Ceyda Gençer (12), Türkiye Şampiyonu oldu. Milli takıma girmeye hak kazanan Gençer, "Milli formayı giyeceğim için çok mutluyum. Ülkem adına maç yapmak gurur verici" dedi.

Ressam İbrahim Çallı Ortaokulu 7'nci sınıf öğrencisi Ceyda Gençer, yaklaşık 4 yıl önce bir spor salonunun önünden geçerken, tekvando yapan sporcuların fotoğrafını gördü. Fotoğrafların ilgisini çekmesi üzerine Gençer, tekvandoya başladı. Gençer, Ankara'da 10-14 Eylül arasında düzenlenen Minikler Türkiye Tekvando Şampiyonası'nda da 1'inci olarak altın madalya kazandı. Başarısıyla dikkat çeken Gençer, katıldığı seçmelerde de milli takıma girmeyi başardı. Milli formayı giymeye hak kazanan Gençer, haftanın 5 günü okul çıkışında anternman yaptığını belirtti. 

'MİLLİ FORMAYI GİYECEĞİM İÇİN ÇOK MUTLUYUM'
Hedefinin 2024'te düzenlenecek Olimpiyat Oyunları'na katılabilmek olduğunu belirten Gençer, "Ailem çok destek oldu. Zaman ilerledikçe, antrenman yaptıkça, kendimi geliştirmeye başladım. İlk katıldığım turnuvada, çıktığım müsabakada yenildim. Yenilginin hırsıyla daha çok çalıştım. Bununla birlikte de kazanmaya başladım. Kazanma hissi beni bu spora bağladı. 2019'da katıldığım turnuvada Türkiye Şampiyonu oldum. Bu yıl ise milli takıma seçilmeye hak kazandım. Milli formayı giyeceğim için çok mutluyum. Ülkem adına maç yapmak gurur verici. Hedefim 2024 yılında yapılacak olan olimpiyatlarda katılarak derece elde etmek" dedi.

Ceyda'nın antrenörü Abdullah Çırak ise, öğrencisinin azimle çalıştığını ve başarıyı hak ettiğini dile getirdi. İstanbul'da düzenlenecek olan  7'inci Uluslararası Türkiye Açık Taekwondo Turnuvası'nda en iyi dereceyi alacağına inandığını kaydetti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-----------------
- Ceyda Gençer'in salonda antrenman yapması
- Antrenör Abdullah Çırak'tan detaylar
- Ceyda'nın tekme ve yumruk çalışması
- Ceyda Gençer ile röp.
- Abdullah Çırak ile röp. 

Haber- Kamera: Deniz TOKAT / DENİZLİ, ()
===================================

Kül dağındaki gölet, fotoğrafçılara doğal fon oluyor

MUĞLA'nın Yatağan ilçesindeki termik santralde elektrik üretimi için kullanılan kömürlerin kül halindeki atıklarının suyla karıştırılarak, boşaltıldığı bölgede oluşan gölet, fotoğrafçıların ilgisini çekiyor. Sağlık açısından girilmesi tehlikeli olan, mavi ve turkuaz rengiyle görenlerin hayran kaldığı 'kül göleti', havadan drone ile görüntülendi.

Yatağan'da 38 yıldır faaliyet gösteren termik santralde elektrik üretmek için kullanılan kömürlerin kül halindeki atıkları, santrale yaklaşık 1 kilometre uzaklıktaki Kapubağ Mahallesi kırsalına dökülüyor. Yöre halkının 'kül dağı' olarak nitelediği, atık dökülen sahada yıllardır yağmur sularının birikmesiyle büyük gölet oluştu. Sağlık açısından tehlike oluşturması nedeniyle belediyece etrafına uyarı levhaları dikilen gölet, gün ışığına göre farklı saatlerde büründüğü mavi, yeşil ve turkuaz renklerle doğa fotoğrafçılarının ilgisini çekiyor.

Kültür turizmine katkı sağladıklarını belirten Muğla Sinema ve Fotoğraf Sanatı Derneği Başkanı Murat Günay, "Burada bir gölet olduğunu biliyorduk. Daha önce hiç gelmedik. Çok güzel bir manzarayla karşılaştık. Fotoğraf çekmek isteyenler için güzel bir yer. Sabahın ilk anlarından beri burada fotoğraf çekiyoruz. Göletteki suya zararlı olması nedeniyle dokunmadık. Yatağan termik santralinin külleri buraya dökülüyor. Dernek olarak etkinlikler düzenliyoruz. İlginç yerlere fotoğraf turları düzenliyoruz. Kültür turizmine katkı sağladığımızı düşünüyorum. Ses getirecek güzel organizasyonlar yapmaya çalışıyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
-Kül göletinden görüntü 
-Kül göletinde fotoğraf çekenlerden görüntü
-Muğla Sinema ve Fotoğraf Sanatı Derneği üyelerinin gölet kenarında mangal yakması 
-Muğla Sinema ve Fotoğraf Sanatı Derneği Başkanı Murat Güney ile röp.
-Kül göletinin drone görüntüsü

Haber - Kamera: Cavit AKGÜN / MUĞLA, )
==================================

Demre'de kış ortasında bahar havası

ANTALYA'nın Demre ilçesinde, mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklığı nedeniyle bazı ağaçlar çiçek açtı. Özellikle 'yabani badem' olarak bilinen azgan ağaçlarının şubat ayı yerine ocakta çiçek açması, görenleri şaşırttı.

Türkiye genelinde kar yağışı ve soğuk hava etkili olurken, Demre'de gündüz hava sıcaklığı 18 dereceyi buldu. Kış mevsiminde hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi nedeniyle begonvil ve sarı çiçekler açmaya başlarken, bir elma ağacı ise kış ortasında meyve verdi. Halk arasında 'yabani badem' olarak bilinen azgan ağacının rengarenk görüntüsü ise görenleri şaşırttı. 

Demre Ziraat Odası Başkanı İbrahim Oğuz, "Ülkemizin her yeri kar buz olmasına rağmen, insanlarımız sokağa çıkamazken, Demre'mizde yabani badem ağaçları çiçek açmış vaziyette. Bu da Demre'mizin güzelliğidir" dedi.

İlçede oturan Yusuf Kapar da "Demre'de doğdum, büyüdüm. Bu ağaçların ocak ayında çiçek açtığını ilk kez gördüm. Normalde bu ağaçlar şubat ayının son zamanında açmaktaydı. Bu doğanın dengesinin bozulduğuna bir işaret" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
-Çiçek açan ağaçlar ve bitkiler
-Röportajlar

HABER- KAMERA: Ahmet ACAR/DEMRE (Antalya), ()
===============================

15 asırlık kilise- caminin restorasyonunda yapay zeka

ANTALYA'nın Muratpaşa ilçesindeki tarihi Kaleiçi'nde, 'Kesik Minare' olarak bilinen, Selçuklu döneminde kiliseden camiye dönüştürülen ve 1896'da çıkan yangınla kullanılamaz hale gelen Şehzade Korkut Camii'nin restorasyonunda bulunan binlerce tarihi taş, eski fotoğraflarla yapay zeka uygulamasıyla birleştiriliyor. Bizans'tan Roma'ya, Selçuklu'dan Osmanlı'ya bütün tarihi izleri taşıyacak olan müze- cami konseptli proje için bulunan tarihi eserlerin yapıdaki orijinal yerleri de tespit ediliyor.

Kaleiçi'nde Selçukluların fethi sonrası kiliseden camiye çevrilen ve 1896'daki yangında minaresinin kubbesi de yanarak kullanılamaz hale geldiği için uzun yıllardır 'Kesik Minare' olarak adlandırılan Şehzade Korkut Camii'ndeki müze-cami konseptli restorasyon çalışmaları devam ediyor. Tarihler boyunca 6 müdahale geçiren, en ciddi restorasyonu ise 1974'te yapılan Şehzade Korkut Camii ile ilgili son çalışmanın ihalesi 2017 yılı nisan ayında yapıldı ve temmuzda sözleşme imzalandı. İşin bitim süresi 2020 gözüken çalışma kapsamında, uzun yıllardır atıl vaziyette olan ve büyük kısmı da bakımsızlıktan yıkılan tarihi yapı, bu yıl içinde müze-cami olarak ibadete açılacak.

1920-40'LARDA ÇÖPLÜK OLARAK KULLANILMIŞ
Antik çağdan başlayıp Bizans, Roma, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini içeren yapının yaklaşık 15 asırlık çok önemli bir eser olduğunu belirten Vakıflar Bölge Müdürü Hüseyin Coşar, "Maalesef 1896'daki yangından sonraki 123 yılda harabeye dönüşmüştü. Hatta arşivlere baktığımızda 1920-40'lar arasında buranın şehrin çöplüğü, tuvalet olarak bile kullanıldığı ve çok kötü durumda olduğu görülüyor. Yapı ciddi şekilde deforme olmuştu" dedi.

125 YILDA BÜYÜK KAYIP
Yapının bugünlere kadar ayakta kalan kısımlarının ise Vakıfların 1970'lerdeki onarımı sayesinde olduğunu belirten Hüseyin Coşar, "Son 20 yıldır kamulaştırmalar, kazılar, projelerin çizimi çalışmaları yapıldı ve belli bir aşamaya geldik. Çok zor bir restorasyon. Çünkü aradan geçen 125 yıl var ve her yıl kayıplar olmuş. Son 10 yılda bile ciddi özgün parçaları maalesef kaybettik. Tonozun bir kısmı, duvarlar yıkıldı. Hatta en son 6 ay önce sökmeyi öngördüğümüz bir duvar da yıkıldı" diye konuştu.

BİNLERCE TAŞ FOTOĞRAFLANDI
Alanda binlerce nitelikli parça bulunduğunu ama yapının neresine ait olduğunun bilinmediğini ifade eden Coşar, "Örneğin Üç Kapılar dediğimiz cami girişindeki kapılar, eski fotoğraflarda var ve mermer güzel bir kapı. Ama hiçbir parçası yoktu. Biz bu binlerce taşı tek tek fotoğrafladık, ölçümlendirdik, çizimini yaptık ve kataloglama çalışması yaptık ki bunları da kendi içinde tasnifledik. Kapı parçası, sütun parçası gibi değişik şekilde tasnifledik. Bu parçaların nerede olduğuna ilişkin ciddi bir araştırma başlattık" dedi.

YAPAY ZEKADAN YARARLANILIYOR
Çalışmaların tamamıyla bilim heyeti gözetiminde, Koruma Kurulu onayıyla yapıldığını anlatan Coşar, şöyle konuştu:
"Uzman ekip tek tek bütün taşları inceliyor. Günümüz teknolojilerinden de yararlandık. Şu an bütün alanlarda yapay zeka kullanılıyor ve biz eski, siyah beyaz fotoğraflarda çok belirgin olmayan bezemeleri bile bu teknoloji sayesinde ortaya çıkardık. Ve baktık ki bazı fark edemediğimiz parçaları bilgisayar programı vasıtasıyla bulduk. Birleştirmeleri de yapılarak özgün yerlerinde sergilenecekler. Kapıya ait iki taşı da bulduk ve taş üzerindeki figürlerden program vasıtasıyla birleştirmek çok daha kolay oldu. Daha net bir sonuca ulaştık."

BU YIL İBADETE AÇILACAK
Bir taraftan kazının sürdüğünü ve yeni bulguların ortaya çıktığını belirten Coşar, küçüklü büyüklü binlerce taşın numaralandırıldığını, yapıda nereye ait olduklarına ilişkin analizler ve ölçümleri yapılarak yerlerine konulmaya devam ettiğini söyledi. Coşar, "Eğer bulamadıysak veya devşirme taş ise alanda ayrıca sergilenecek. Burada sürekli yeni bir şeyler çıkıyor, yaşayan bir okul gibi. Bizim en çok zorlandığımız restorasyon çalışmalarından bir tanesi, o yüzden çok titiz bir çalışma yapılıyor. Burası yaşayan bir müze olacak. Yapıdaki bütün izlerin görülebilmesi için hiçbir dönemi kapatmıyoruz. İçi cami-müze, dışı açık alan sergi alanı olarak turizme, inanç turizmine uygun şekilde yaşatacağız. Bu yıl ibadete açacağız inşallah ama çevre düzenlemesi ve kazılar devam edecek" diye konuştu.

BİNLERCE TAŞ BİLGİSAYAR PROGRAMIYLA BİRLEŞTİRİLİYOR
Bilgisayar programları ve yapay zeka uygulamalarıyla, parçalanmış binlerce tarihi taşın hem birleştirilmesi hem de yapıdaki orijinal yerinin tespitinde görev yapan arkeolog Cihangir Aldemir ise şöyle konuştu:
"Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün eski dönemlere ait fotoğraflarını biraz renklendirdikten sonra, sahada tespit edilen parçanın ölçülü bir şekilde piksel tabanlı bir programda fotoğraf üzerine yerleştirilmesi sağlandı. Nihayetinde yeni ve eski fotoğraf birbirine aplike edildiğinde bu görüntünün uyumlu olduğu parçaların, bezeme, betimlerin birbirinin devamı şeklinde olduğu anlaşıldı. Akabinde ikinci parçanın da bu parçanın devamı olduğu anlaşıldı. Bunlar piksel tabanlı program yardımıyla yapıldı. Binin üzerinde nitelikli taş var. Bu taşların tamamının nereye ait olduklarına ilişkin eski fotoğraflar bize yardımcı oluyor ve iyi bir belge niteliği taşıyor. Yapıdaki izlerden de tespit edilebiliyor."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-----------------------
-Restorasyonda çalışan ekibin detay görüntüleri
-Taşların birleştirilirken görüntüleri
-Caminin içinden ve dişından detay görüntüler
-Vakıflar bölge müdürü Hüseyin Çoşar ile röp
-Detaylar
Haber: Mehmet ÇINAR- Kamera: Emrah GÜL/ANTALYA, ()
=========================

Klasik araç koleksiyonu için müze projesi

BURSA'nın İnegöl ilçesinde, iş insanı Abdullah Ezim (62), 11 yıl önce hurda halindeki klasik araçları alıp, gerekli bakımlarını yaparak koleksiyon oluşturdu. Ezim, 45 aracının bulunduğu koleksiyonla müze kurmayı hedeflediğini söyledi.

İnegöl'de yay fabrikası sahibi Abdullah Ezim'in, 11 yıl önce, bir sergide gördüğü klasik araçlara karşı merakı başladı. Bunun üzerine hurda halindeki klasik araçları satın almaya başlayan Ezim, yurt içi ve yurt dışından bulduğu parçalarla araçları yeniden kullanılabilir hale getirerek koleksiyon oluşturdu. Her gün vaktinin önemli bir kısmını araçlarına ayıran ve bakımlarını gerçekleştiren Ezim için tutkuya dönüşen koleksiyonu görenlerin de ilgisini çekiyor.

SERGİDE GÖRÜNCE KARAR VERDİ
Klasik araçlara olan merakını anlatan Ezim, "11 yıl önce bir klasik otomobil sergisine gitmiştim. Orada böyle eski araçları görünce ben de klasik araç koleksiyonu yapmaya karar verdim. 11 yıldır Amerikan klasik araçlarını topluyorum. Atölyede, hurda hale gelmiş klasik araçları yeniliyor, çalışır hale getiriyorum. Böylece güzel bir hobi edinmiş oldum" dedi.

MÜZE HALİNE GETİRMEK İSTİYOR
İnegöl’de mobilya ve kent müzelerinin bulunduğunu hatırlatan Ezim, "Bir tane de klasik araç müzesi neden olmasın? Bu konuyla ilgili bir çalışmam var. İnşallah nasip olur" diye konuştu.
Ayrıca araçların piyasa değerinin paha biçilemez olduğunu söyleyen Ezim, "Bu işin belirli bir fiyatı yok, bu iş zevk işi ve hobi. Fiyatını bilmek mümkün olmuyor. 30 bin TL'den 500 bin TL'ye kadar klasik araç var" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Klasik araçlardan detaylar
-Açıklamalar

Haber-Kamera: Yavuz YILMAZ/İNEGÖL,(Bursa),()
===========================

Soğukta sokak hayvanlarının altına karton, üstüne battaniye

ESKİŞEHİR'de, hava sıcaklığı eksi 5 dereceye düşerken, kentin en işlek caddesinde sokakta kalan köpeklere esnaf sahip çıktı. Bir marketin önünde duran köpeklerin altına karton seren esnaf, hayvanların üstüne de satın aldıkları battaniyeleri örttü. İki Eylül caddesindeki esnaftan Hasan Yılmaz, "Eskişehir’de esnaf ve vatandaşlar sokak hayvanlarına karşı çok duyarlı. Soğuk havada köpekler üşümesin diye altına karton, üstlerine battaniye alarak serdik. Caddeden geçenlerde mutlaka köpekleri görüp ya mama alıyor ya da üstlerine serecek battaniye getiriyor" dedi.

Eskişehir'de hava sıcaklığı eksi 5 dereceye kadar düşerken, zaman zaman kar yağışı nedeniyle kent beyaza bürünüyor. Soğuk hava insanları olduğu kadar, hayvanları da olumsuz etkiliyor. Sokakta kalan hayvanlar soğuk havalarda yiyecek bulmakta güçlük çekiyor. Eskişehir'in en işlek noktalarından olan 2 Eylül Caddesi'nde de sokak hayvanlarına esnaf ve çevredekiler sahip çıkıyor. Soğuk havalarda sokak hayvanlarının üşümemesi için altlarına karton seren esnaf, üzerlerini de battaniyeyle örtüyor. Caddeden geçerken köpekleri görenler ise mama alıp yanlarına kutularına bırakıyor.

'ESKİŞEHİRLİLER HAYVANLARA KARŞI ÇOK DUYARLI'
Caddede uzun yılladır esnaflık yapan Hasan Yılmaz, kentte yaşayanların sokak hayvanlarına karşı çok duyarlı olduklarını söyledi. 2 Eylül Caddesi’nde üşüyen köpekleri görenlerin altına karton serip üzerlerini battaniye ile kapatarak soğuktan koruduklarını anlatan Yılmaz, "Eskişehir'de havalar çok soğuk. Burada esnaf olarak sokakta kalan ve bu caddede sürekli dolaşan köpeklere sahip çıkıp tüm ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Belediyemiz kulübeleri caddeye getiriyor. Bugün hava çok soğuk olduğu için köpekler donmasın diye aldığımız battaniyeleri üzerlerine örttük. Genelde Eskişehir halkı çok hayvansever. Sokak hayvanlarına gerekli hassasiyeti gösteriyorlar. Biz lokanta işletiyoruz, kalan yemekleri onlara veriyoruz. Sokak hayvanlarının elimizden geldiğinde ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Burada esnafın dışında caddeden geçerken görenlerde yardımcı oluyor. Soğuk havaya rağmen köpeklerimiz şu anda çok rahatlar" dedi.

'SOKAK HAYVANLARINA BAKMALARI BENİ ÇOK DUYGULANDIRDI'
Sokak köpeklerine halkın bu şekilde baktığını görünce çok sevindiğini ve duygulandığını belirten Sevgi Sarıbaş ise şunları söyledi:
"Sokak hayvanlarına böyle bakıldığını görünce çok mutlu oluyorum. Şu anda ne kadar güzel durumdalar. Eskişehir bu konuda çok iyi. Ben geçerken görünce içimde sevgi hissettim. Çok duygusal bir durum, çok beğendim bu davranışlarını."

Yaklaşık 45 yıldır Avrupa'da yaşadığını ifade eden Cengiz Sarıbaş, Türkiye'de insan ve hayvan sevgisinin farklı bir noktada olduğunu söyledi. Avrupa'ya göre Türklerin daha sevecen olduğunu anlatan Sarıbaş, "Ben uzun yılladır Avrupa'da yaşıyorum. İnsan ve hayvan sevgisi Türklerde çok farklı. Avrupa'da iğneyi vurup uyuturlar. Bizde gördüğünüz gibi üşümesinler diye battaniye serer ve mamalarını verir. Avrupa'ya özenmeyelim, Türk milleti kadar insan ve hayvan sevgisi olan başka bir millet yoktur" diye konuştu.

KÖPEKLERE MAMA SATIN ALIP BIRAKTI
Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisi Gamze Sarıkaya da sokak köpeklerinin halini görerek mama satın aldı. Köpeklerin bulunduğu caddeye elindeki mamalarla gelen Sarıkaya, "Ben kendi kedim için mama almaya çıkmıştım. Buradaki köpekleri battaniye içerisinde görünce onlara da mama almak istedim. Birileri köpeğe zarar vermiş, onlar için mama alıp bıraktım. Esnafın ve çevredekilerin bu hareketi çok güzel. Bende görünce elimden geldiğince onlara yardımcı olmak için mama aldım" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
-2 Eylül Caddesi
-Caddeki köpekler
-Köpeklerden detay
-Altındaki karton ve üstlerindeki battaniyeler
-Yoldan geçenlerin köpeklere bakması
-Esnaf Hasan Yılmaz ile röp.
-Sevgi ve Cengiz Sarıbaş çifti
-Öğrenci Hamza Sarıkaya ile röp.
-Köpekler ve cadde
-Kar yağışı ve sokak görüntüsü

Haber-Kamera: Engin ÖZMEN-Caner AKSU/ESKİŞEHİR,()-
==================================

'Kangal köpeğinde ırk karmaşasına son verilmeli'

SİVAS'ta, yetiştirdiği köpeklerle katıldığı yarışmalarda dereceler alan köpek uzmanı Orhan Yalçınkaya, köpek yetiştiriciliği yapan herkesin kendine göre Kangal tarifi yaptığını ve model çizdiğini belirterek, "Gerçek ırkın ortaya çıkarılması için proje yapılmalı" dedi. Kangal köpeklerinin çift katmanlı tüy yapısı nedeniyle kışın eksi 45 dereceye kadar dayanıklı olduğunu belirten Yalçınkaya, "Kangal sadece et veya sadece tahıl ile değil, insan gibi beslenmeli. Öğünü çeşitli olmalı" dedi.

Yıllardır kent merkezinde Çelebiler köyü mevkisindeki çiftliğinde Kangal köpeği yetiştiriciliği yapan Sivas Doğal Irk Kangal Köpeği Sevenler ve Koruyanlar Derneği Başkanı ve köpek uzmanı Orhan Yalçınkaya, dünyanın ilgisini çeken ırk ile ilgili bilgiler aktardı. En son Sivas Valiliği ve Tarım İl Müdürlüğü'nün birlikte düzenlemiş olduğu Saf Kangal Köpeği Güzellik Yarışmasında Zeyno, Çomar, Deniz ve Hızlı isimli 4 köpeği ile derece alan Yalçınkaya, hayvanların özellikleri ve yetiştirilmesiyle ilgili bilgiler verdi. Yalçınkaya, "Yarışmaya 25 köpekle katıldık. Köpeklerimizin yaklaşık 15 tanesi aktif sürüde görev yapan standart Kangal köpekleriydi. 4 köpeğimiz yarışmada birincilik, ikincilik ve üçüncülük dereceleri aldılar. Bizim dernek olarak en çok sevindiğimiz şey köpeklerimizin aldığı dereceler değil, normal sürü sahipleri ile gerçek Kangal köpeğinden anlayan insanların oraya geldiği zaman bize 'Bu 25-30 yıl önceki Kangal köpeklerini nereden buldunuz? Nasıl ürettiniz? Sizi tebrik ediyorum' demeleri bizim için daha güzel bir durumdu. Dereceden ziyade saf ve orijinal köpekleri ürettiğimiz ve yetiştirdiğimiz için bizi insanlar takdir ettiler. Bizi en çok sevindiren bölüm bu oldu" diye konuştu.

'KANGAL, İNSAN GİBİ BESLENMELİ'
Kangal köpeğinin beslenmesi konusunda da yanlış bilgiler olduğunu ifade eden Yalçınkaya, "Bir Kangal köpeği yemek ayırt etmez. Aşırı yağlı, salçalı ve baharatlı gıdalar vermediğiniz sürece her türlü gıdayı yer. İnsan neyle besleniyorsa aynı gıda grubu ile beslenebilen bir canlıdır. Köpeklerimizi biz genellikle tahıl grubu gıdalarla besliyoruz. Yerine göre et ve et ürünlerinden de veriyoruz. Sürekli arpa unuyla besleyen ya da sürekli etle besleyen insanlar var. Bu tarz beslenen köpeklerde sıkıntı olabiliyor. Haftanın 7 öğününün 2-3 öğününde tahıl, 1-2 öğününde de et ve et grubu verilirse bu köpeklerimiz daha sağlıklı olacaklardır" dedi.

'EKSİ 45 DERECEYE DAYANIKLI'
Kangalların yaz ve kış her mevsime dayanıklı yapıları ile ön plana çıktığını anlatan Orhan Yalçınkaya, "Kangal köpeği post yapısı olarak çift kat tüye sahiptir. Eksi 40 ya da 45 dereceye kadar dışarıda, normal bir saman yığınının yanında veya dışarıdaki bir ortamda kendini ısıtıp kalabilecek bir post yapısına sahiptir. Tüylerinin biri 1,5 santimse diğeri 2.5-3 santim uzunluğundadır. Çift kat post ve tüye sahip olduğu için bu köpek kolay kolay üşümez. Soğuğa aşırı dayanıklı ve sağlam bir canlıdır. Bu da tüy yapısıyla alakalıdır" ifadelerini kullandı.

'GERÇEK IRK ORTAYA ÇIKARILMALI'
Kangal köpeğinin bugün en önemli sorununun genel tanımının tam ve düzenli yapılmaması olduğundan bahseden Yalçınkaya, "Ülkemizde yaklaşık 4-5 tane köpeklerle ilgili federasyon var. Her federasyon kendi keyfine göre, kendi zevkine göre, kendi merakına göre bir köpek modeli belirlemiş bunun ismini de Kangal köpeği koymuş. Onun şekli altında köpek yarışmalar yapılıp ona göre de derecelendirmeler yapılıyor. Bu da gerçek orijinal Kangal ırkının iyice kaybolmasına sebep oluyor. Benim yetkililerden çok beklentim var. Örneğin Sivas Valiliğimiz, Tarım İl Müdürlüğümüz ve üniversitemiz iş birliğinde bir Kangal köpeği tam profil fotoğrafı çizse, gen haritası çıkarılsa, standart olması gereken Kangal köpeği modeli belirlense iyi bir örnek olacaktır. Bu da yanlış köpeklerin Kangal olarak anılmasının önüne geçecektir. Saf kangal ırkları ile bunu uygun bir proje ile gerçekleştirmek mümkün" dedi.

'HERKES KENDİNE GÖRE KANGAL MODELİ ÇİZİYOR'
Standart olması gereken bir Kangal köpeğinin ilk olarak anatomik şekliyle belli olduğunu ifade eden Yalçınkaya, "Başlangıç noktası kafadır. Bir Kangal köpeğinin ağız, burun ve göz altına kadar koyu renk, göz çevresi yine aynı koyu renkli ve kulakları koyu renkli olmalıdır. Postunun diğer kısımlarında ise hiçbir şekilde leke olmaması gerekir. Yanlış algılar var. 'Köpeğin göğsünde dama olursa saf Kangal'dır', 'köpeğin kafasının komplesi kara olursa daha iyi Kangal'dır' gibi bunların hepsi yanlış ifadelerdir. İnsanlar kendi köpeklerine göre Kangal modeli çiziyorlar. Bir köpeğin ağız çevresi, gözlerindeki siyahlık ve kulakları sadece koyu renkli olmak zorundadır. Geriye kalan postunda, orijinal Kangal köpeğinde renk ve leke olmaz. Tek renk olur. 'Ayaklarındaki çoraplarda beyazlıklar olunca saf Kangal oluyor' algısı da tamamen hatadır. Olmaması gereken bir özelliktir. Biz vücudunda daha az lekelisini üretmeye çalışıyoruz. Derneğimizin amacı da budur. Orijinal Kangal köpeğinde ayrıca salya kanalı dediğimiz kanallar olmaz. Düzdür ve ağız kenarları çekiktir. Saf orijinal bir Kangal köpeğinin göğüs bölümü 40 santimse, haya boşluğu dediğimiz bölüm 30 santimdir. Yani üçgen bir vücuda sahiptir. Saf bir Kangal köpeği ayaklarını hiçbir zaman içe ya da dışa doğru basmaz. Normal düz vaziyette basar. İnsanlar kendi köpeğine göre Kangal profili çizdiği için hep yanlışlar yapılıyor. Yetkililer buna el atmalıdır" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
-Yavru Kangal köpeklerinin görüntüleri
-Yetiştirici ile olan görüntüleri
-Derece alan Kangal köpekleri
-Arazide dolaşmaları
-Orhan Yalçınkaya ile röportaj
-Drone görüntüleri

Haber-Kamera: Eraydın AYTEKİN-Hüsnü Ümit AVCI/SİVAS, ()
===================================

Memur yapma vaadiyle 400 bin TL dolandırdı
 
BATMAN'da, özel hastanenin kafeteryasında çalışan Mehmet Erdoğu (36), 25 yıllık arkadaşı S.E.'nin kendisini 20 bin TL karşılığında devlet memuru yapacağını söyleyerek dolandırdığını öne sürdü. Kendisiyle birlikte 21 kişinin daha dolandırıldığını belirten Erdoğu, "S.E., benimle birlikte toplam 21 kişiden aldığı 400 bin TL'ye yakın parayla kayıplara karıştı. Diğer mağdurlar, S.E.'yi tanımadıkları için paralarını benden istiyor" dedi. 

Bir kamu kurumunda memur olarak çalışan S.E., Batman'da özel hastanenin kantininde çalışan 25 yıllık arkadaşı Mehmet Erdoğu'ya kendisini devlet memuru yapacağını söyleyip, 20 bin TL istedi. S.E.'nin yaptığı teklifi kabul eden Erdoğu, 15 bin TL'yi bankadan, 5 bin TL'yi de elden verdi. Erdoğu'nun ardından eşi Çiçek Erdoğu, kardeşi ve 21 kişi daha devlet memuru olmak için S.E.'ye para verdi. Bir süre sonra S.E.'den haber alamayan bu kişiler, dolandırıldıklarını anladı. 

'BANA İNANARAK ONA PARA VERENLER, PARALARINI BENDEN İSTİYOR'
Mehmet Erdoğu, S.E.'nin hem komşusu hem de 25 yıllık arkadaşı olduğunu belirterek, kendisi ona bu teklifte bulunduğu söyledi. S.E.'nin teklifini kabul etmesinin ardından çevresine de duyurduğunu anlatan Erdoğu, oluyı şöyle anlattı: 
"15 bin TL bankadan kendisine para gönderdim. Dekont bende duruyor. 5 bin TL'yi de nakit olarak verdim. Sonra çevremdeki dostlarımı da kendisine yönlendirdim. Bir süre sonra S.E.'den haber alamaz olduk. Bana inanarak ona para verenler, paralarını benden istiyor. Ben ve eşimle birlikte 21 kişi mağdur olduk. S.E., hem komşumuz hem de 25 yılık arkadaşım. Bizi memur yapacağı vaadiyle kandırdı. Bizden aldığı 400 bin TL'ye yakın parayla 20 Ekim 2019'dan beri kayıp. Ona ulaşamıyoruz. Amcasının evine gittik, amcasını aramıştı, 10 gün içinde gelip o insanların parasını vereceğim demişti. Ama 3- 4 aydır gelip bu paraları teslim etmedi. Şu an ben de mağdurum, çocuklarım okullarından oldu. Bu dönem karne alamadılar. Bu insanlar rahatsız ediyordu beni. Onlar da haklı olarak, onlar da bana güvenerek geldi. Ben aracı oldum bu insanlara, bu yüzden onlar da beni tanıyordular. Kaçan arkadaşı pek tanımıyordular. Paralarını benden istiyorlar. S.E.'nin bulunmasını istiyorum. 2 kez mahkemeye başvurduk ama bir sonuç alamadık. Mağduriyetimize bir çözüm bulunmasını istiyoruz" dedi. 

Mehmet Eroğlu'nun eşi Çiçek Erdoğu ise ailecek mağdur olduklarını ifade ederek, şunları söyledi:
"Bir çare istiyoruz. Çocuklarımız için. Dolandırıldık. Bu 20 kişi de eşimden paralarını istiyor. S.E. isimli şahıs kaçıp gitti. Bizi perişan durumda bırakıp kaçıp gitti. Çocuklarım perişan, biz perişan. Ev, bark yok, şu an iş güç yok. Bunun bulunmasını istiyorum. Devletimizden bir çare istiyoruz yani. Çocuklarım perişan durumdalar. Adres değiştirdiğimiz için çocuklarımız okulda karne alamadılar. 4 aydır her gün her gün ıstırap çekiyorum. S. E.'nin bulunmasını istiyorum. Bu kişi paraları götürdü, bizden istiyorlar. Eşim de bir TL üzerinde yok. İş güç yok, şu an kaçıyoruz."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
-Erdoğu çiftinden görüntü
-Erdoğu'nun evrakları
-Röportajlar
-Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Nurettin FİDANCAN, Selim KAYA / DİYARBAKIR,()
===========================

Erken doğan kuzulara bebek gibi bakıyor

MUŞ’ta, besici Süleyman Durbak (24) çetin geçen kış mevsiminde erken doğumla dünyaya gelen kuzuların hayatta kalabilmesi için yavruları evine aldı. Durbak, kuzuları soba başında biberonla besliyor. 

Muş'a bağlı Tekyol köyünde, erken doğumla dünyaya gelen kuzuların hayatta kalabilmesi için besici Süleyman Durbak önlem aldı. Çetin kış mevsiminin etkili olduğu köyde erken doğum yapan koyunların yavrularını ahırdan çıkaran Durbak, hayatta kalabilmeleri için evine getirdi. Hava sıcaklığının özellikle gece saatlerinde eksi 15 derecenin altına düştüğü köyde dünyaya gelen kuzuları korumaya alan Durbak, hasta olmamaları ve ölmemeleri için evine aldığı kuzularını, ahırdaki koyunlardan sağdığı sütü biberona doldurup, soba başında elleriyle besliyor.

Ayrıca anneleri yavrularını unutmasın diye arada kuzuları alıp ahıra da götüren Durbak, yavruları biraz büyüyüdükten sonra yeniden annelerinin yanına, götüreceğini söyledi. İkisi ikiz toplamda beş yavru kuzuyu evinde kendi elleriyle besleyen 200 koyun sahibi Durbak, ileriki günlerde dünyaya gelecek olan yavru kuzuları da evinde beslemeye hazır olduğunu belirtti.

Ahırdaki koyunların yavru kuzuların üzerine yatmaması için tedbir aldığını belirten Durbak, "Biraz gelişsinler diye 3-4 gün evde besleyeceğim. Sonrasında getirip, ahıra annelerinin yanına bırakacağım. Hayvanımız 5 ay dolmadan erken doğum yaptığı için kuzulara evde bakıyoruz. Biberonla besliyoruz. Evde süt veriyoruz. Hava çok soğuk olduğu için yeni doğan kuzuları eve getiriyoruz. Sobanın önünde bir, iki gün biraz alışsın, büyüsün diye evde besliyoruz. Ahır çok soğuk olduğu için ölüyorlar ahırda" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Anne ve kuzulardan detay
-Ahırdaki koyunlardan detay
-Biberona doldurulacak sütün sağılmasından detay
-Yavru kuzuların eve götürülmesinden detay
-Ev içerisinde beslenen kuzulardan detay
-Kuzuların sobanın etrafından gezmesinden detay
-Kuzulara biberonla süt verilmesinden detay
-Hayvan sahibi Süleyman Durbak Röp.
-Yavru kuzulardan detay

Haber ve Kamera: Muhammed Sami MARAL/MUŞ, ()
===========================

Banka müdürü, kendini sokak köpeklerine adadı

KARS'ın Susuz ilçesinde, bir kamu bankasının müdürlüğünü yapan Hasan Buminkoçan, işinden arta kalan tüm zamanını sokak köpeklerine ayırdı. Hastalıklı köpekleri veteriner kliniklerinde tedavi ettiren Buminkoçan, barınaktaki köpekleri de elleriyle besliyor.

Kars'ın Susuz ilçesinde kamu bankasının müdürlüğüne yaklaşık 1,5 yıl önce atanan Hasan Buminkoçan, Belediye Başkanı Oğuz Yantemur'un girişimiyle 3 dönümlük arazide kurulan hayvan barınağının en büyük destekçilerinden biri oldu. Kars Veteriner Hekimler Odası (VHO) ve belediyeye arasında protokol imzalatarak köpeklerin kısırlaştırılması çalışmasını başlatan Buminkoçan, twitter hesabı üzerinden başlattığı kampanya ile de paylaşımlarda bulunarak mama ve malzeme desteği de sağlıyor. Okulların açık olduğu günlerde köpeklerin yiyeceklerini yemekhanelerden sağlayan Buminkoçan, tatil başladığından beri sosyal medyada açtığı 'Susuz'un kimsesiz Patileri' hesabı üzerinden mama kampanyası da başlattı. Hayvanseverler tarafından gönderilen mamaları belediye çalışanlarıyla birlikte barınaktaki köpeklere götüren Buminçkoçan, 20 yavruyu emziren köpekle de özel olarak ilgileniyor. Buminkoçan, köpekleri doyurduktan sonra bankadaki mesaisine başlıyor.

Tüm imkanlarını sokak köpeklerine seferber eden Hasan Buminkoçan, onları kucağında taşıyor. Hastalanan köpekleri aracıyla veteriner hekime götüren hayvansever banka müdürü zamanının önemli bölümünü onlara ayırıyor.

'SUSUZ'DA SOKAK HAYVANI DİYE BİR SORUN KALMAYACAK'
Sokak hayvanlarının özellikle kış mevsimlerinde büyük zorluk çektiklerini, yavruların ise zaman zaman donarak öldüklerini söyleyen Buminkoçan, "Susuz çok soğuk bir yer. Barınaktaki suyun ısınması da bayağı bir zaman alıyor. Ben yıllardır erken kalkıyorum. Bu benim için zor olmuyor. Erkenden buraya gelip gerekli çalışmaları yaptıktan sonra bankaya gidiyorum. Mesaiden sonra ve hafta sonları tüm boş vaktimi bu hayvanların bakımı ve tedavisine harcıyorum. Bu benim için zor olmuyor hatta iyi de oluyor. Çünkü güne dinç başlıyorum. Buraya geldiğimde köpekler etrafıma toplanıyor. O anda ise bende ne dert ne keder kalıyor. İlçenin imkanları çerçevesinde elimizden gelenleri yapıyoruz. Bu düzenle beraber hayvanlar daha sağlıklı yaşayacaklar. Kısırlaştırıldıkları için popülasyon daha kontrol altına alınacak. Eğer belediye başkanımız böyle devam ederse 3 yıl içinde sanıyorum Susuz'da sokak hayvanı diye bir sorun kalmayacak. Hem sokak hayvanları mutlu olacak hem de insanlar mutlu olacak" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Hasan Buminkoçan'ın hasta köpeği klikte tedavi ettirmesi
-Köpeği kucağında taşıması, öpmesi
-Arabasına koyması
-Arabasından çıkarıp barınağa getirmesi
-Hayvanlarla ilgilenmesi
-Bina içindeki hayvanlar ve yetim yavrular
-Yavruları emziren anne köpek
-Mamalar
-Muhabir Bedir Altunok'un anonsu
-Hasan Buminkoçan ile röp.

Haber-Kamera: Bedir ALTUNOK / KARS, ()
================================

'Evde sağlık hizmeti' uygulaması ile erken teşhis, hayatını kurtardı

ANKARA'da 'evde sağlık hizmetleri' kapsamında aile hekimliğince yapılan kan ve gaita testi normal çıkmayınca hastaneye yönlendirilen Durmuş Belli'nin (69) kalın bağırsağında 4 santimetrelik tümör saptandı. Belli, Ankara Şehir Hastanesi'nde, kapalı yöntemle yapılan ameliyatla sağlığına kavuştu. Belli, "Şükürler olsun hastalığım ilerlemeden bunu öğrendik ve şu an kendimi iyi hissediyorum" dedi.

Bir çocuk babası emekli Durmuş Belli, geçen yıl Sağlık Bakanlığı'nın 'evde sağlık hizmetleri' uygulaması kapsamında evine gelen aile hekimliği görevlilerine kan ve gaita testi verdi. Sonuçları normal çıkmayan Belli, hastaneye yönlendirildi. Etimesgut Devlet Hastanesi'ne başvuran Belli'nin yapılan tetkiklerinde kalın bağırsağında 4 santimetre büyüklüğündeki tümör tespit edildi. Belli, buradan Ankara Şehir Hastanesi'ne sevk edildi. Belli'nin bağırsağındaki tümör, burada gerçekleştirilen kapalı ameliyat yöntemiyle alındı. 'Evde sağlık hizmetleri' kapsamında yapılan testler sonucunda hastalığı ilerlemeden tespit edilen Belli, önümüzdeki günlerde taburcu edilecek.

'KENDİMİ İYİ HİSSEDİYORUM'
Belli, hiçbir rahatsızlığının olmadığını düşünmesine rağmen, aile hekimleri tarafından yapılan kontrol sonrası kalın bağırsağında tümör olduğunu öğrendiğini söyledi. Belli "Benim hiçbir şikayetim yoktu. Normal günlük yaşamıma devam ediyordum. Yapılan test sonuçlarının anormal çıkmasıyla Etimesgut Devlet Hastanesi'ne gittim. Orada kalın bağırsağımda bir tümör olduğu ortaya çıktı. Bunu ilk başta duyunca çok korktum. Çünkü, aklımda asla böyle bir şey yoktu. Şükürler olsun hastalığım ilerlemeden bunu öğrendik ve şu an kendimi iyi hissediyorum" dedi.

Dursun Belli'nin eşi Ayşe Belli ise, "Eşimin ameliyat olması gerektiği söylenince bir an çok panikledik. Ne yapacağımızı bilemedik. Sonra bizi oradan Ankara Şehir Hastanesi'ne yönlendirdiler. Burada ameliyatımızı olduk. Şu an eşim iyi, şükürler olsun" diye konuştu.

'TÜMÖR SON DERECE KOMPLİKE BİR NOKTADAYDI'
Ankara Şehir Hastanesi Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Fatih Mehmet Avşar, yaklaşık 2 saat süren ameliyatla tümörün çıkarıldığını söyleyerek, "Tümörlü organı radikal bir ameliyat sonucu çıkardık. Çünkü tümör son derece komplike bir noktadaydı. Bu tür radikal ameliyatlar son derece karmaşık ameliyatlardır. Bu konuda bizim servisimiz dünya standartlarında bir istatistiğe sahip. Şimdi hastamızı takip ediyoruz. Herhangi bir sıkıntı da olmazsa önümüzdeki Cuma ya da Pazartesi günü hastamızı evine göndereceğiz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
-Genel detaylar
-Röportajlar

Haber-Kamera: Kaan ULU/ANKARA, ()
===============================

Örümcek Ormanları'na ilgi

GÜMÜŞHANE'nin Kürtün ilçesinde, köknar ile ladin ağaçlarını bünyesinde barındıran, benzersiz doğal ve kültürel özellikleri ile doğal ağaç müzesini andıran 2 bin 630 dekarlık, Tabiat Koruma Alanı olarak da tescilli Örümcek Ormanları, yerli- yabancı turistlerin, ilgi odağı oluyor.

İlçede, Yeşilköy köyü sınırları içinde 2 bin 630 dekar alanda bulunan Örümcek Ormanları; sık dokusu, benzersiz doğal ve kültürel özellikleri ile doğal ağaç müzesini andırıyor. Özellikle sonbaharda ağaçların ve çeşitli bitkilerin rengarenk görüntüsü ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Avrupa, Kafkaslar ve ülkemizde bulunan en yüksek ve çaplı köknar ile ladin ağaçlarını da bünyesinde barındıran, 30 yıl önce Tabiat Koruma Alanı olarak tescillenen bölge, tabiat anıtları, benzersiz ve olağanüstü doğal ve kültürel özellikleri ile yerli ve yabancı turistleri de etkiliyor. Doğal güzellikleriyle kendisine hayran bırakan örümcek ormanlarına, sosyal medya paylaşımlarının ardından ilgi ise her geçen yıl artıyor. Örümcek ormanlarını, geçen yıl yaklaşık 50 bin doğa tutkunu, ziyaret etti. 

'KENDİNE HAS ÖZELLİKLERİ VAR'                      
Gümüşhane Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim üyesi Ertuğrul Düzgün, Örümcek Ormanları'nın, çok güzel bir görüntü oluşturduğunu söyleyerek, "Örümcek Ormanları, Gümüşhane ve Giresun yolu üzerinde yaklaşık 1 saatlik bir mesafede, ladin ve gürgen ağaçlarının bulunduğu doğal bir güzelliktir. Bu alan, 1998 itibarıyla Tabiat Koruma Alanı olarak kabul edildi. Bugüne kadar da çeşitli turizm etkinliklerine konu oluyor. Gelen özellikle yabancı turistler, Ortadoğu kökenli olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda hem yerli hem de yabancı turistlerin ziyaretleri oluyor. Doğu Karadeniz’in çok fazla görselliği güzelliği var. Ama bu bölgenin kendine has özellikleri var" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
-Örümcek ormanları drone görüntüsü
-Orman detayları

Haber-Kamera: Sinan UÇAR/KÜRTÜN (Gümüşhane), ()
==========================

Kaçkarlar'da heliski heyecanı

TÜRKİYE’de sadece Rize’de Kaçkar Dağları’nda gerçekleştirilen helikopterle kayak sporu heliski heyecanı, 25 Ocak’ta başlıyor. Dünyanın dört bir yanından kente gelecek macera tutkunları, helikopterle bırakıldıkları dağların tepesindeki zorlu ve dik yamaçlardan kayarak, adrenalin dolu anlar yaşayacak.

Dünyada Alaska, Kanada ve Alp Dağları'nda yapılan, Türkiye’de ise sadece Rize'nin Kaçkar Dağları'nda gerçekleştirilen helikopterle kayak sporu heliski heyecanı, bu yıl da sürecek. Çamlıhemşin ilçesinde 10 yıldır devam eden heliski sporu için başta İtalya, Avusturya, Almanya, İsviçre, Fransa, ABD ve Rusya olmak üzere farklı ülkelerden 250 dolayında sporcunun, Kaçkarlara gelmesi tahmin ediliyor. Kişi başı haftalık 7 bin Euro'yu bulan rakamlar ödeyen sporcu kafileleri, Kaçkarların zorlu ve dik yamaçlarda adrenalin yaşayacak. 2 helikopterle alınarak dağların zirvesine bırakılan sporcular, kayarak vadilere inecek. Helikopterle tekrar zirveye bırakılacak olan kayakçılar, gün boyu zorlu ve dik yamaçlardan kayarak, adrenalin dolu anlar yaşayacak. Hazırlıkların tamamlanıp, helikopterlerin de konuşlandırıldığı bölgedeki heliski heyecanı, 25 Ocak'ta başlayacak.

REZERVASYONLAR DOLDU
Kaçkar Dağları'na son 10 yılda heliski için yaklaşık 3 bin sporcu gelirken, bu yılda rezervasyonların dolduğu ve yaklaşık 250 sporcunun da yeni dönemde bölgeye geleceği belirtildi. Türkiye’den de az sayıda profesyonel kayakçının geldiği heliski faaliyetlerinin Mart ayı ortalarında sona ermesi planlanıyor.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
-Sporcuları bırakan helikopter görünütleri
-Kaçkarlada kayan sporcular
-Yaylalardan geçen kayakçılar
-Drone çekimleri
-Kayak anında go-pro çekimleri

Haber: Arzu ERBAŞ / RİZE, ()
============================

Dünyanın en hızlı akan Çoruh nehri dondu

ERZURUM'daki Mescit dağlarından çıkarak 376 kilometre sonra Batum'dan Karadeniz'e dökülen ve dünyanın akış hızı en yüksek nehir özelliğini taşiyan Çoruh Nehri buz tuttu. İspir ilçesinden geçen bölümü buzla kaplanan nehirle ilgili uyarı tabelaları asıldı. 

Son bir haftadır Sibirya soğukları etkisinde olan Erzurum'da göl ve akarsular buzla kaplandı. En düşük hava sıcaklığının sıfırın altında 15 ila 20 derecede seyrettiği Erzurum'da dünyanın en hızlı akış hızına sahip olduğu ifade edilen Çoruh Nehri de dondu. Erzurum'un kuzeyindeki 3 bin metre rakımlı Mecsit dağlarından doğarak Bayburt'tu geçip İspir'e ulaşan Çoruh Nehrinin yüzeyi soğuk sebebiyle buzla kaplandı. İspir ilçesi sınırı boyunca üzerini buz kaplayan Çoruh nehrinin kenarlarına uyarı tabelaları asıldı. Nehir kenarı boyunca belirli aralıklarla 'Dikkat su yüzeyinde kırılabilir ince buz tabakası' ve 'Kırılabilir ince buz tabakası tehlikelidir' uyarı levhaları konuldu.

İspir Belediye Başkanı Ahmet Coşkun, dünyanın en çılgın ve deli akan Çoruh'un donduğunu belirterek, "Çoruh bizim de boynumuzdaki gerdanlık. Bu su vadinin en büyük kıymeti. Gördüğünüz gibi çılgın deli akan Çoruh donmuş. Kar yok ama Çoruh donmuş. Çoruh kış aylarında farklı bir güzelliğini sergiliyor. Buz kalın değil, ince. Çoruh'a gelenler sakın Çıldır Gölü'ndeki gibi üzerinde yürümeye, kaymaya kalkmasınlar güvenli değil, risk var" diye konuştu. 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
-Çoruh Nehri'nden genel görüntü
-Çoruh ve kenarındaki yerleşim birimleri
-Nehir kenarındakı uyarı levhası
-Belediye Başkanı Ahmet Coşkun ile röp
-Nehir kenarındaki evde çalışanlar
-Donan nehrin fotoğrafını çeken gazeteci

Haber-Kamera: Salih TEKİN / ERZURUM, ()
===============================

10 yıl sonra elektrofüzyon tekniği ile anne oldu

ANKARA'da, 4 kez tüp bebek, 2 kez ise aşılama yöntemi uygulanmasına rağmen çocuk sahibi olamayan Melek Şenel (34), son umut olarak arkadaşlarının tavsiyesi ile gittiği özel klinikte uygulanan elektrofüzyon tekniği ile hamile kaldı. Geçen yıl doğum yaparak çocuğuna kavuşan Melek Şenel, "Eşim hamilesin' dedikten sonra inanamadım, 'şaka yapıyorsun' dedim. O an bütün yaşadığımız anlar gözümün önünden film şeridi gibi akıp geçti" dedi.

Ankara'da yaşayan ev kadını Melek Şenel, 11 yıl önce deri teknikeri Şeref Şenel (38) ile evlendi. Mutlu bir hayat süren Şenel çifti, 1 yıl sonra bebek sahibi olmaya karar verdi. Fakat doğal yollarla hamile kalamayan Melek Şenel, birçok devlet ve özel hastaneye başvurdu. Ancak Şenel'e iddiaya göre doktorlar, yumurtalık etrafının kistlerle kaplanmasından dolayı hiçbir zaman anne olamayacağını söyledi. Bu süre zarfından 4 kez tüp bebek, 2 defa ise aşılama yöntemi uygulanmasına rağmen hamile kalamayan Melek Şenel, son umut olarak arkadaşının tavsiyesiyle kentte özel bir kliniği bulunan Prof. Dr. Timur Gürgan'a başvurdu. Burada elektrofüzyon cihazı ile sperm yumurtaya birleştirilmesi sonucu, Melek Şenel hamile kaldı. Büyük mutluluk yaşayan Melek Şenel, geçen yıl dünyaya getirdiği erkek çocuğuna 'Mustafa' adını verdi.

'O AN EŞİMLE BİRBİRİMİZE SARILIP AĞLADIK'
Melek Şenel, hamile kalamamasının kendisinde büyük bir stres yarattığını, her seferinde doktora gidip geldikten sonra umutsuzluğa düştüğünü söyledi. Doktorların kendisine tedavi sonuçlarının olumlu sonuçlanıp sonuçlanmadığına dair kesin bir cevap vermediğini kaydeden Melek Şenel, "2015 yılında 2,5 aylık bir düşük de geçirdim. Psikolojim daha da kötü olmuştu. Çok üzülmüştüm. Sonuçta uzun zaman bebek sahibi olamadım ve tam oldum derken o da düşükle sonuçlandı. 4 kez tüp bebek denedik ama maalesef onlardan da olumlu bir sonuç alamadık. Bununla birlikte maddi ve manevi çok kayıplarımız oldu. Yumurtalıklarım etrafı kistlerle kaplandığı için yumurtalar bir türlü rezerve vermiyor. Var ama yumurtayı alamıyorduk. Bu beni çok üzüyordu. Resmen depresyona girmiştim. 10 yılım bugün yarın bebek sahibi olacağım beklentisiyle geçti. Tedaviye başladıktan sonra eşim hamilelik testimin sonucunu almaya hastaneye gitti. Ben tamamen umudumu kesmiştim. Eşim 'hamilesin' dedikten sonra inanamadım, 'şaka yapıyorsun' dedim. O an bütün yaşadığımız anlar gözümün önünden film şeridi gibi akıp geçti. Ama ben yine inanamadım ve evde kendim testi yapıp o hamile çizgisini görmek istedim. Yaptım gerçekten de hamile olduğumu gördüm. O an eşimle birbirimize sarılıp ağladık" dedi.

'ŞÜKÜRLER OLSUN OĞLUMUZA KAVUŞTUK'
Şeref Şenel ise, 4 tüp bebek ve 2 aşılama yöntemine rağmen bebek sahibi olamadıklarını belirterek, "Bu süreç bizim için çok sancılı geçti. Bebek sahibi olanları görüp biz bebek sahibi olamayınca üzülüyorduk. Ama tıptaki gelişmeleri de hep takip ettik. Eşimle birbirimizi bir gün çocuğumuzun olacağına dair hep inandırdık ve en sonunda şükürler olsun oğlumuza kavuştuk. Buraya da bir arkadaşımızın tavsiyesiyle geldik. Çok şükür tedavimiz olumlu sonuçlandı" diye konuştu.
Üreme Tıbbı ve Cerrahisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Timur Gürgan da, kadınlarda hamileliğin oluşmamasının her şeyden önce bir nedeni olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Bundan dolayı biliyoruz ki; bu konuda problem ya sperm de ya dölleme de ya da rahim içi zarındadır. Özellikle tüp bebek tedavilerinde iyi sperm yumurta döllenmesi olmayan vakalarda görüyoruz ki; sperme ait bir problem veya yumurtaya ait problem yumurtayla spermin birleşerek yeni bir çocuk oluşturacak hücre grubununun yani embiryonun sağlıklı şekilde gelişmesini engelliyor. Bu durumlarda sperm ya da yumurtayla ilgili herhangi bir problem hatalı bir döllenmeye yol açmış oluyor ve gebelik gerçekleşemiyor veya gebelik oluşsa bile düşük oranları arttıgında yine çiftle sağlıklı çocuklarına kavuşamıyor. Biz sperm ya da yumurtadaki hatalı veya yetersiz döllenmeye sebep olan problemleri özel tetkiklerle tespit edebiliyoruz. O zaman problem ya sperm de ya da yumurta da ise ve bu hücereler birleşemiyorlarsa bu birleşmeyi bizim gelişmiş tekniklerle sağlamamız gerekiyor." 

ELEKTROFÜZYON TEKNİĞİ HAKKINDA BİLGİ VERDİ
Elektrofüzyon tekniği hakkında bilgi veren Prof. Dr. Timur Gürgan, "Sperminde yumurtaya aktive etmesi veya onu döllemesi için içinde bazı maddelerin, sıvıların bulunması lazım. Eğer bunlar yoksa yumurta aktive olrak sperm tarafından aktive olarak döllenemiyor ve gebelik oluşturacak faliyette bulunamıyor. Bu hallerde biz spermle yumurtayı birleştirmek için özel bir sistem kullanıyoruz. Bu teknik özellikle sperm tarafından yumurtanın aktive edilmesini sağlayan bir elektrik ortamı sağlıyoruz ve bu elektrikli ortam spermin yumurtaya bir nevi yapışarak onu aktive etmesini sağlıyor. Embiryo kalitesi artıyor ve rahim içi zarı da uygun halde ise sağlıklı gebelikler oluşabiliyor" ifadelerini kullandı.

'ÇİFT GELDİKLERİNDE ÇOK UMUTSUZDU'
Prof. Dr. Gürgan ayrıca, çiftin kendisine geldiklerinde çok umutsuz olduklarını söyleyerek, "Önceki geçirdiği tedavi süreçlerinin doğrultusunda bu tedavi yöntemiyle de gebe kalamayacağını düşünüyordu. Çiftimize geliştirilmiş 'Balanslama Konseptine' göre bir uygulama planı yapıldı ve uygulandı. Özellikle polikistik yumurtalık hastalığına uygun ilaç ve döllenme sıvısı seçimleriyle birlikte sperm yumurta döllenmesini gerçekleştirmek için elektrofüzyon sisteminden faydalanıldı. Embiryoları balastokist aşamasına göre çok iyi kalitede gelişti. Embiryoların bir kısmı da sonra kullanılmak üzere donduruldu. Mutluluk verici olarak hastamız ilk transfer sürecinde hamile kaldı ve doğum yaptı. Şimdi ise ikinci çocuğuna hamile kalmak üzere dondurulmuş embiryolarını kullanmak üzere başvurdu" dedi.

106 hastaya uygulama yapıldığını sonucu alınan 70 çiftte yüzde 34,4 oranında gebelik elde edildiğini belirten Prof. Dr. Gürgan tekniğin polikistik over endometriozis hastaları ile embiryo kalite bozukluğundan dolayı ortaya çıkan başarısız tüp bebek uygulamaları sonrasında fayda sağlayabileceğini belirtti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-------------------------------
-Aileden detaylar
-Genel detaylar
-Röportajlar

Haber-Kamera: Kaan ULU/ANKARA, ()
===========================

Bakım merkezindeki işkence iddiasında 6 yıllık hukuk mücadelesi
 
ZONGULDAK'ın Alaplı ilçesinde, 2014 yılında özel bakım merkezinde yatılı kalan engelli hastalara kötü muamele yapıldığı ve şiddet uygulandığı iddiasıyla ailelerin başlattığı hukuk mücadelesi 6'ncı yılına girdi. 2018 yılında hazırlanan iddianame sonrası açılan davanın 2'nci duruşmasında ifade veren mağdurlardan zihinsel engelli E.K.'nin vasisi Serkan Küçük, sorumluların ceza almasını istediklerini söyledi.

Alaplı Cumhuriyet Başsavcılığı, 2014 yılında yatılı bakım merkezinde engellilere yönelik şiddet ve taciz görüntülerinin ortaya çıkması üzerine yapılan incelemenin ardından soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında bakım merkezinde kalan 1'i kadın, 5 engelli için darp raporu alındı. Gözaltına alınan aralarında bakım merkezi sahibi S.D.'nin de bulunduğu 11 kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Savcılık, 2 yıl boyunca süren soruşturmanın ardından Alaplı Asliye Ceza Mahkemesi'ne bakım merkezi sahibi S.D. ve çalışanlarının aralarında bulunduğu 12 kişinin cezalandırılması için dava açtı. Mahkeme ise görevsizlik kararı vererek dosyayı Zonguldak 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.

5 YIL SONRA İLK DURUŞMA
Temmuz 2019'da ilk duruşması görülen davanın iddianamesinde, bakım merkezinde yatan engelli hastalar K.Y., S.Ş., E.K., C.E. ve M.B.'ye değişik tarihlerde darp ve şiddet uygulandığı iddiasıyla şüpheliler S.D., B.Ç., D.D., H.Y., H.K., H.Y., M.K., N.Ş., R.G., S.H., T.M., ve Y.Y. hakkında 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Ayrıca D.D.'nin görüntüler karşılığında bakım merkezi sahibi S.D.'den para istediği iddiasıyla 'şantaj' suçundan cezalandırılması talep edildi. İddianameye delil olarak giren görüntülerde, çalışanların engelli hastalara şiir ve şarkı söyletmesi, darbederek şiddet uygulaması yer alıyor. Bakım merkezi müdürü S.D. ifadesinde, işten çıkardığı D.D.'nin kendisinden intikam almak için çalışanlara şiddet görüntüleri çektirdiğini ve görüntüler karşılığında kendisinden para istendiği ileri sürdü.

İKİNCİ DURUŞMA GÖRÜLDÜ
Davanın ikinci duruşmasına ise tutuksuz yargılanan 10 şüpheli, mağdur E.K. adlı kadın ve ağabeyi vasisi Serkan Küçük ile avukatlar katıldı. Mahkemede ifade veren S.D. kendine komplo kurulduğu iddialarını yineledi. Görüntülerle şantaj yaptığı ileri sürülen D.D. adlı eski kadın çalışan ise bakım merkezinde kısa süre çalıştığını anlatarak, "Ben orada kısa süre çalıştım. S.D. beni işten çıkarttı. Ben tazminatımı istedim. Tazminat isteğimi rüşvete dönüştürmüşler. Bende görüntüler olup olmadığını sordu. Ben olmadığını söyledim. Görüntüler varsa ve verirsem tazminatımı vereceğini söyledi. Bu sırada avukatım yanındaydı. Olaydan uzun zaman geçti. Başka bir şey hatırlamıyorum" dedi.

Zihinsel engelli E.K.'nin ağabeyi Serkan Küçük ise kardeşine karşı darp ve şiddetin tespiti halinde sorumluların cezalandırılmasını istedi. Mahkeme heyeti, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.

6 YIL SONRA DAVA AÇILDIĞINI ÖĞRENDİ
Duruşmanın ardından konuşan Serkan Küçük, darp olayının yaşandığı tarihte kız kardeşinin bakım merkezinde kaldığını, olaydan haberdar olduktan bir süre sonra ise bakım merkezinden aldıklarını söyledi. Olayın kapandığını sandıklarını, ancak 6 yıl sonra polisten gelen telefonla dava açıldığını öğrendiklerini anlatan Küçük, şöyle konuştu:
"Mahkemede, çalışanlar tarafından kız kardeşime yönelik darp olduğunu öğrendim. Ben de 'darp varsa şikayetçiyim' dedim. Eğer böyleyse o bakım merkezi için gerekli işlemlerin yapılmasını istiyorum. Lütfen yetkililer bu konuya el atsın. Kız kardeşim gibi birçok kişi mağdur olduğunu düşünüyorum. 6 yıldan beri sonuçlanmayan bir olay varmış. Biz dün öğrendik. Bu şiddet olayları kalksın. Bu hastalar için belli ödenekler ödeniyor devletimiz tarafından. Bunun karşılığı bu darp mı olması lazım? Bununla ilgili devletimiz gerekeni yapsın. Dayak yesinler diye mi bu ödenekler yapılıyor? Yetkililer yardım etsin. Orada bir konu bir sıkıntı var. Kız kardeşim oradan aldığımızda kan değerleri kötü ve epilepsi başlangıcı vardı. Yemek yiyemiyordu. Hastanede yattı. Şimdi evde bakıyoruz. Durumu çok daha iyi."

AVUKAT AKIN: BAKANLIĞA BİLDİRDİK
Küçük ailesinin avukatı Hakan Akın da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na davaya müdahil olmaları için talepte bulunduklarını söyledi. Bakım merkezinin halen faaliyette olduğunu ve sorumlular hakkında idari ne tür işlemler yapıldığı konusunda bilgilerinin bulunmadığını ifade eden Akın, "Bu iddialar sonrasında bakım merkezinin ilgili şartlar ve yönetmelik kurallarına uyup uymadıkları yönünde hasta yakınlarını tereddütleri vardır. Bakanlığa durumu bildirdik. Bakanlığında bu konuda etkili bir soruşturma sürdüreceğine inanıyorum. Davada sanıklar ve müştekiler ifadelerini verdiler. Görüntü çözümü yapıldı. Dosyadaki eksiklikler giderildikten sonra sanıklar hakkında karar verilecek" dedi.


GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
-Cep telefonu darp görüntüsü
-Mağdur Elif Küçük'ün vasisi Serkan Küçük ile röp.
-Elif Küçük ve Serkan Küçük'ten detay
-Avukat Hakan Akın ile röp.
-Adliye detayı
-Bakım merkezinin fotoğrafı

Haber-Kamera: Gürkay GÜNDOĞAN/ZONGULDAK,()

=============================

Suriyelilerin çadırda yaşamı kolaylaştırma mücadelesi
 
SURİYE'de Esad rejiminin İdlib'de gerçekleştirdiği bombalı saldırılar nedeniyle Türkiye sınırına göç eden Suriyeliler, çadırlardaki yaşamlarını kolaylaştırmak için çalışmalar yapıyor. Çadırda yaşayanlar, güneş paneli ve küçük sebze bahçeleri ile kısmen de olsa ihtiyaçlarının küçük bir bölümünü gidermeye çalışıyor.

İdlib'den rejim bombalarından kaçıp, Türkiye sınırına yerleşen Suriyeli aileler, Türk Kızılay'ın kurduğu çadırlarda zorlu kış şartlarında yaşam mücadelesi veriyor. Suriyeliler, ekiplerin kurduğu çadırlar ve verdiği yardımların yanı sıra, yaşamlarını kolaylaştıracak bazı ihtiyaçlarını gidermek için çaba harcıyor. Çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan Suriyeli göçerlerin, çadırlarının yakınlarına küçük sebze bahçeleri oluşturulduğu gözlendi. Maydanoz, marul, tere gibi yeşillikleri ekip, elde ettikleri ürünlerle küçük ihtiyaçlarını karşılayan Suriyeli aileler, imkanları ölçüsünde de koydukları güneş panelleri ile elde ettikleri elektrikle küçük elektrikli eşyaları kullanabiliyor. Telefonlarını şarj etmekten, internete bağlanmaya ve çay demlemeye kadar elektrik ihtiyaçlarını da bu yolla elde ediyor.

Görüntü Dökümü:
------------------------
- Elektrik için kullanılan Güneş paneli
- Çadırların önünde yetiştirilen sebze
- Çadır kurulması
- Genel ve detaylar

Haber-Kamera: Eser PAZARBAŞI - Ufuk AKTUĞ / İDLİB(Suriye),()
============================================

Adanalıların yeni gözdesi; billur kebabı

ADANA'da, kebap ustası Gökhan Korkmaz (33), restoranında koç yumurtasından yaptığı billur kebabına vatandaşların yoğun ilgi gösterdiğini belirtti. Korkmaz, "Adanalılar artık sadece kıyma kebapla yetinmiyor, mangalda çeşitlilik istiyor" dedi.
Adana’nın Çukurova ilçesi Adnan Kahveci Bulvarı üzerinde kebap restoranı işleten ve yaklaşık 30 yıldır sektörün içinde olan Gökhan Korkmaz, sakatatın ilgi gördüğü kentte koç yumurtasından billur kebabı yapmaya başladı. Şırdan, kokoreç, mumbar gibi kalorisi yüksek sakatatların aksine billur kebabının kalorisinin çok düşük olduğunu belirten Korkmaz, protein oranı da yüksek olan billur kebabına özellikle sporcuların yoğun ilgi gösterdiğini söyledi. Görüntü itibariyle şırdanı andıran koç yumurtasının bıçakla ikiye ayrılmasından sonra dış zarının çıkarıldığını ve daha kuşbaşı tarzında doğranıp mangallık hale getirildiğini kaydeden Korkmaz, porsiyonu 25 TL'den satılan kebaba talebin günden güne arttığını söyledi.

'ADANA DIŞINDA BULMAK ZOR'
Billur kebabının lezzetiyle ön plana çıktığını ve sakatata karşı ön yargılı olan kişilerin bile bir kere yedikten sonra bir porsiyon daha istediğini belirten kebap ustası Korkmaz, "Fiyatı 25 liradan günde yaklaşık 50 porsiyon billur kebabı satıyoruz. Bir ivme kazandık. Bu rakam günden güne daha da artacak. Adana’da tercihler artmaya başladı. İnsanlar artık farklılık ve çeşitlilik istiyor. Bizde menümüze yeni yemekler ekleyerek ürün yelpazemizi genişletiyoruz. Billur kebabı da böyle geldi. Adana eti çok seviyor ve talep giderek artıyor. Adanalılar artık sadece kıyma kebapla yetinmiyor, mangalda çeşitlilik istiyor" diye konuştu.

'ADETA BİR PROTEİN DEPOSU'
Yediği ilk günden itibaren sık sık Korkmaz’ın restoranına gelip billur kebabı yediğini belirten Nida Korkmaz (18), "Çok güzel bir yemek. Adeta bir protein deposu. Adana kebap da çok güzel ama billur kebabı da bir o kadar lezzetli" dedi. 

Görüntü Dökümü:
------------------------
- Billur kebabı ve ustadan detaylar
- Kebap ustası Gökhan Korkmaz ile röp.
- Ustanın kebabı servis etmesi
- Billur kebabı yiyen Nida Korkmaz'dan detaylar
- Nida Korkmaz ile röp.
- Billur kebabı yapımından genel ve detay görüntüler
Haber:Can ÇELİK-Kamera: Anıl ATAR / ADANA,()