Elazığ'da konteyner kentlerin kurulumu sürüyor

ELAZIĞ'da, 24 Ocak'ta meydana gelen 6.8'lik depremin ardından 5 farklı noktada başlatılan konteyner kent kurulumu devam ediyor.

Elazığ'da 24 Ocak'ta merkez üssü Sivrice ilçesi olan 6.8 büyüklüğündeki depremin ardından başlayan hasar tespit çalışmaları sona ererken, depremzedelerin kalıcı konutlar inşa edilene kadar geçici olarak barınmalarını sağlamak amacıyla kentin farklı noktalarında yapımına başlanan konteyner kent çalışmaları devam ediyor. Elazığ'ın Aşağıdemirtaş, Doğukent, Hankendi ve Kırklar mahalleleri ile Sivrice ilçesinde kurulacak olan 4 bin 790 konteyner, depremzedelerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde dizayn edildi. Her biri 21 metrekare olan konteynerler kalıcı konutlar inşa edilene kadar depremzedelerin hizmetinde olacak. Konteynerlerin kurulumunun kısa sürede tamamlanacağı bildirildi.

Görüntü Dökümü
-----------
Konterner kentler
Havadan görüntü
Emrah Kızıl anons
İş makinalarının çalışması 
Araziden detay
Genel ve detay 
Haber Kamera:Emrah KIZIL, Elif FİLİZ/ ELAZIĞ, ()


========


Yoğurt ve tereyağına mahkum eli değdi
 
ANKARA'nın Kalecik ilçesindeki Açık Ceza İnfaz Kurumu'nda hükümlü ve tutuklular, yerleşkeye kurulan tesiste, günde 50 ton süt işleyip peynir, yoğurt ve tereyağı üretiyor. Süt ve süt ürünleri, öncelikle cezaevlerinde satışa sunuluyor. 

Adalet Bakanlığı İşyurtları Kurumu, hükümlü ve tutukluların meslek edinmelerini sağlamak amacıyla Ankara'daki Kalecik Açık Ceza İnfaz Kurumu'nun bahçesine süt ve süt ürünleri tesisi kurdu. Cezaevinde kalan ve tesislerde çalışan 167 hükümlü ve tutuklu, çevre ilçe ve köylerden toplanan sütleri burada işliyor. Her gün cezaevine getirilen 50 ton süt, mahkumların çalıştığı tesiste işlenerek, beyaz peynir, yoğurt ve tereyağı üretiliyor. 'Elban' markasıyla önce ceza infaz kurumlarında satışa sunulan süt ve süt ürünleri, resmi kurumlara da gönderiliyor. Tesiste çalışan tutuklu ve hükümlülere, yaptığı işe göre aylık 300 ile 500 TL arasında ücret ödeniyor.

'ÖNCELİKLİ SATIŞ YERİMİZ CEZAEVLERİ'

Kuruma ait 10 dönümlük alanda, süt ve süt ürünleri ile yumurta üretimi yaptıklarını belirten İşyurdu Müdürü Tacettin Bingöl, tesiste günde 50- 60 ton arasında süt işleyerek beyaz peynir, yoğurt, tereyağı ve pastörize süt üretimi yapıldığını söyledi. Tesislerde üretilen ürünlerin oldukça kaliteli olduğunu ifade eden Bingöl, öncelikli satış yerlerinin ceza infaz kurumları daha sonra da resmi kurumlar olduğunu kaydetti.

'FABRİKA ORTAMINDA KALİTELİ ÜRÜNLER'

Kalecik İşyurdu Müdürlüğü Gıda Teknisyeni Gülçin Orki ise bölgedeki süt birlikleri ve köylülerden satın aldıkları sütleri işlediklerini belirterek, "Topladığımız sütü, yoğurt, peynir, tereyağı ve ayran olması için işliyoruz. Yaklaşık 3 bin metrekarelik bir fabrika ortamında kaliteli ürünler hazırlıyoruz. Ürünlerimize oldukça rağbet var. Günümüzde piyasada doğal, sağlıklı ürünleri bulmak oldukça güçleşmeye başladı. Biz tamamen doğal ve katkısız ürün yapıyoruz, bu nedenle içimiz çok rahat. Kendimiz de ürünlerimizi gönül rahatlığı ile kullanıyoruz" dedi.

Görüntü dökümü:
- Cezaevinden görüntü
- Yoğurt işleminden görüntü
- Gıda teknisyeninin konuşması
- Cezaevi müdürü ile röp.
- Çalışmalardan görüntü
- Genel detay

Haber-Kamera: Hasan AKYILDIZ/ANKARA, ()-
============================

Çorum Kalesi, 'kale kondu' operasyonu

ÇORUM'da, 15'inci yüzyılda inşa edilen Çorum Kalesi'nin yapı işgalinden kurtarılıp turizme kazandırılması için başlatılan restorasyon sürüyor. Kale içinde bulunan ve yaklaşık 10 milyon TL bedelle kamulaştırılan 41 binadan 4'ü yıkıldı. Halk arasında 'kale kondu' olarak bilinen, metruk haldeki binaların tamamının yıkılacağı çalışmada, kale surları içinde kalan 3 bina da restore edilecek. 

Çorum'da, 1571 yılında inşa edilen Çorum Kalesi, günümüzde yapı işgaline uğradı. Çorum Belediyesi tarihi Çorum Kalesi'nin yapı işgalinden kurtarılması için 2016 yılında restorasyon çalışması başlattı. Projeyle kale içindeki 41 yapı, yaklaşık 10 milyon TL'ye kamulaştırıldı. Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nca verilen onayın ardından Çorum Belediyesi'nce kamulaştırılan 41 yapının belirli aralıklarla yıkımına başlandı. Halk arasında 'kale kondu' olarak bilinen ve kale surları içinde kalan 4 bina yıkıldı. Kale surları ile kale içinde bulunan tescilli olan 3 yapının ise restore edileceği belirtildi. Yapılacak çalışma ile tarihi Çorum Kalesi'nin içindeki metruk yapılardan arındırılarak, turizme kazandırılması hedefleniyor.

'RESTORE EDİLECEK'
Çorum Belediye Başkan Yardımcısı İsmail Yağbat, 320 metre uzunluğunda sur duvarlarına sahip, yaklaşık 7.5 metre yükseklikte duvarları bulunan kalenin Türkiye'deki ender bulunan yapılardan olduğunu söyledi. Yağbat, "Yapılan kamulaştırma sonrasında metruk haldeki binalardan 4'ü yıkıldı. Ardından diğer binaların da yıkımlarını gerçekleştireceğiz. Bu süreci bu yıl tamamlayacağımızı düşünüyorum. Buranın yaşayan bir kale olma niteliğinin devam etmesini istiyoruz. Bu kapsamda düşüncemiz içeride daha çok ticaret ve butik konaklamaların olduğu, kültürel faaliyetlerin yapılacağını bir alan fonksiyonları üzerinde bir proje düşünüyoruz. Ayrıca kale surlarının ve içindeki yapıların onarım ve restorasyonunun yapılması gerekiyor. İki aşamalı bir çalışma bu" dedi.

'TURİZME KATKI SAĞLAYACAK'
Çorum Kalesi'nin turizme kazandırılmasını istediklerini belirten Yağbat, "Tarihi yapılarımızın kentimizin kültür ve turizme katkısını önemsiyoruz. Elimizdeki böyle değerlerin yapıların kazandırılmasını çok önem arz ettiğini düşünüyoruz. Özellikle bu konuya büyük önem veriyoruz. Bu anlamda Çorum Kalesi'nin hazırlanacak proje sonrasında kentimizin turizmine ve tanıtımına büyük katkı sağlayacağını bir çekim noktası olacağına inanıyoruz" diye konuştu.

ÇORUM KALESİ
Şehir merkezinde yer alan ve Selçuklu mimarisi özelliği taşıyan Çorum Kalesi'ne ait ilk yazılı belgeler, 1571 tarihlidir. Belgede, kaleden 'Sultan Süleyman Hayratı' olarak söz edilmektedir. 16'ncı yüzyılda Çorum'a gelen Evliya Çelebi, şehrin kıble yönündeki kalenin, Sultan Kılıçarslan tarafından inşa edildiğini ve Selçuklu yapısı olduğunu söylemiştir. Kare planlı olan kalede, yapı malzemesi olarak kesme taş, moloz taş ve Roma-Bizans dönemlerine ait devşirme taşlar da kullanıldı. Kalenin 4 köşesinde 1'er burç ve kuzey cephede kapı ile birlikte 3 olmak üzere her cephede 2'şer dikdörtgen çıkıntı bulunmaktadır. Kale içinde küçük cami ile 41 konut yer almaktadır.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
-Kale içerisinden detaylar
-Kaleden drone görüntüleri
-Yıkalan binalardan detaylar
-Röportajlar
-Detaylar

Haber-Kamera:Hüseyin KALAY-Yusuf ÇINAR/ÇORUM, () 
==============================

Tokatla başlayan plak koleksiyonuna gözü gibi bakıyor

ANKARA'da oturan memur emeklisi Veli Namlı (90), 72 yıl önce ağabeyinin "gramofonumu sen mi düşürüp kırdın?" diyerek tokat atması ardından biriktirmeye başladığı gramofon ve plakları, koleksiyona dönüştürdü. Namlı, yıllarca biriktirdiği 637 taş plağı sandıkta çeyizi gibi saklayarak koruyor. 9 gramofonu da bulunan Namlı, "O tokattan sonra bunlar benim yüreğime dert olmaya başladı ve böylelikle plak ve gramofon sevdası başladı" dedi.

Mamak ilçesinde eşiyle birlikte oturan 5 çocuk sahibi memur emeklisi Veli Namlı, çocukluğunda babasının evde sürekli gramofon ve taş plak bulundurması nedeniyle özellikle plaklara merak sardı. Namlı, 18 yaşında ağabeyinin "gramofonumu sen mi düşürüp kırdın?" diyerek kendisine tokat atmasından sonra plak ve gramofon sahibi olmaya başladı ve dev bir koleksiyona sahip oldu. Namlı, özellikle antikacılardan satın aldıklarıyla biriktirdiği 637 taş plağını sandığın içinde çeyizi gibi saklayarak koruyor. Namlı, zaman zaman plaklarını sandıktan çıkarıp özenle temizleyerek bakımlarını yapıyor. 9 gramofonu da bulunan Namlı, 637 taş plağının yanında küçük plaklarının da bulunduğunu, bunlarla birlikte sayının bini geçtiğini söyledi.

'TOKATTAN SONRA YÜREĞİME DERT OLDU'

Namlı, 8- 9 yaşından itibaren plaklara merak sardığını belirterek, "Çünkü bizim evde sürekli gramofon bulunurdu. Ağabeylerim sürekli eve gramofon ve plak alıp gelirlerdi; fakat bana bunları dokundurtmazlardı. Yaşım küçük olduğu için kıracağımı düşünüyorlardı. 18 yaşımda bir gün eve geldiğimde ağabeyim 'gramofonumu sen mi düşürüp kırdın?' diye bana tokat attı. O günden sonra bunlar benim yüreğime dert olmaya başladı ve böylelikle plak ve gramofon sevdası arttı" dedi.

Plaklarıma gözü gibi baktığını ve kimseye dokundurtmadığını anlatan Namlı, "Memleketim Karaşar'a giderken el çantama koyduğum 50- 60 plağı yanıma alıyorum; çünkü bunları köyde de dinlemek istiyorum. Bu plaklar farklı şeyler. Bunlar tarihi şeyler. Hele hele gençler bunların müziklerini ve sözlerini bilinçli olarak dinleseler aslında daha iyi bilecekler bunun ne olduğunu" diye konuştu.

Namlı, plak koleksiyonunu torunlarına bırakmak istediğini de kaydetti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
- Plaklardan detaykar
- Veli Namlı'nın plak ve gramofon ile görüntüleri
- Röportaj
- Genel detaylar

Haber-Kamera: Kaan ULU/ANKARA, ()-
===============================

'Geber' diye bağırdığı hayvana sopayla vurduğu anlar kamerada

SAKARYA’nın Karapürçek ilçesinde oturan Remzi A., yere yatırdığı büyükbaşa 'geber' diye bağırarak sopayla ardı ardına vurdu. O anlar ise Remzi A.'nın yanında çalışan kişi tarafından görüntülendi.

Karapürçek ilçesinde hayvancılıkla geçimini sağlayan Remzi A., ahırın dışına çıkardığı bir büyükbaşı önce yere yatırdı ardından da sopayla vurdu. Remzi A. elindeki sopayla 'geber' diye bağırıp, küfürler ederek hayvana vurmaya devam etti. Remzi A. bu sırada eşiyle de tartışarak, eşine de küfretti. Yaşanan bu anlar Remzi A.’nın yanında çalışan bir kişi tarafından cep telefonu kamerasıyla görüntülendi. Remzi A., daha sonra hayvanı keserek, etlerini sattı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------- 
Cep telefonu görüntüsü 
Remzi A.’nın hayvana sopayla vurması 
Remzi A.’nın kadına bağırması  
-Remzi A.’nın yanında çalışan B.A.'nın yaşananları anlatması 

HABER: Ramiz Kaan OKTAR/SAKARYA, ()
=================================

Uludağ'da JAK timi tatbikatı: Mahsur kalan dağcının yeri ayak izlerinden tespit edilip kurtarıldı

BURSA'da Uludağ'da, Jandarma Arama Kurtarma (JAK) timleri için kurtarma tatbikatı gerçekleştirdi. JAK timleri, senaryo gereği, Uludağ eteklerinde gezintiye çıktıktan sonra sakatlanıp, mahsur kalan dağcının yerini ayak izlerinden tespit edip kurtardı.

İl Jandarma Komutanlığı'na bağlı JAK timleri için Uludağ'da kurtarma tatbikatı düzenlendi. 7/24 teyakkuz halinde olan JAK timleri, senaryo gereği Uludağ'da gezintiye çıkan, ormanlık alanda sakatlanarak mahsur kalan amatör dağcıyı kurtardı. İkişer kişilik ekipler, kar motorlarıyla Uludağ'ın eteklerine çıkarak, dağcının son görüldüğü yeri tespit etmeye çalıştı. Kar motorlarıyla oteller bölgesine yakın yerleri tarayan ekipler, önce ormanlık alanda dağcının ayak izlerini tespit etti, ardından da sakatlanan dağcıyı buldu. Bulunan dağcının, ilk müdahalesinin ardından oteller bölgesine götürülmesiyle tatbikat son buldu.

İnsan hayatını esas alarak özverili ve hassas çalışmalar yaptıklarını belirten JAK Tim Komutanı Teğmen Seyfettin Şahin, "Jandarma Genel Komutanlığı'na bağlı, Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı, Arama Kurtarma Tabur Komutanlığı Arama Kurtarma Timleri olarak her türlü doğal ve insan kaynaklı afetlerde arama ve kurtarma faaliyeti yapmak üzere yurt içinde, İçişleri Bakanlığı'nın talimatıyla da yurt dışında faaliyet göstermekteyiz. Bizler, bu kutsal görevi yerine getirmek için profesyonel personeller olarak özveriyle görev yapmaktan gurur duyuyoruz" dedi.


Görüntü Dökümü
----------------------
-JAK Timlerinden detaylar
-Arama kurtarma çalışmalarından detaylar
-Ekiplerin mahsur kalan dağcıyı bulmasından detaylar
-Genel detaylar
-Anonslar
-Drone görüntüleri

Haber: Semih ŞAHİN - Kamera: Huzeyfe ÖZDEMİR/BURSA, ()
===================================

Dört kardeş 'Osmanlı geleneği' takunyacılığa sahip çıkıyor

Bursa’da, ‘Osmanlı mirası’ 700 yıllık takunyaları üreterek geçimlerini sağlayan 4 kardeşin yaptığı ürünler yoğun ilgi görüyor.

İnegöl ilçesinde yaşayan Mehmet Günay(64), Ahmet Günay(63), Cemal Günay(61) ve Nuri Günay(52) ismindeki 4 kardeş, baba mesleği olan takunya üretimini sürdürüyor. Kaybolmaya yüz tutmuş mesleği günümüze uyarlayan kardeşlerin ürettikleri farklı renklerdeki takunyalar, görenlerin ilgisini çekiyor. Çocuk, kadın ve erkekler için farklı renklerde takunya üretimi yapan Günay ailesi, üretimlerini daha çok internet üzerinden satıyor. 700 yıllık geleneği ilk günkü aşkla yapan Günay ailesi, “Osmanlı mirası emanetimizdir" diyerek, işlerine dört elle sarılıyor.

“OSMANLININ MİRASI EMANETİMİZDİR"

Çalışmalarını anlatan takunya ustası ve işyeri ortağı Ahmet Günay, “1955 yılından bu yana babadan geçen Takunya imalatını sürdürüyoruz. Babamızın bize öğrettiği bu mesleği halen devam ettiriyoruz. Takunyalarda zaman içerisinde bazı değişikliklere gittik. Eskiden Takunya derneği dahi vardı. Son biz kaldık. Bu mesleği sürdüren son nesiliz. Mesleğimizi çok seviyoruz ve devam ettireceğiz. Osmanlının mirası emanetimizdir" dedi.

“700 YILLIK MESLEK"

İşyeri ortaklarından Mehmet Günay ise, “Baba mesleğimizi sürdürmeye çalışıyoruz. Eskiden her evde kullanılırdı. Şimdi tüketim alanları daraldı. Hamamlarda kullanılıyor. Mesleğimizi çok sevdiğimiz için inatla bu mesleği yaşatmaya çalışıyoruz. Takunyayı günümüze uyarladık ve güncelledik. İnternet ortamında da satış yapıyoruz. Boya yaparak farklı renklerde takunyalar üretiyoruz. Hamam tası ve takunyayı bir takım olarak yaptık. Farklı renklerde takunya ve tas takımları üretiyoruz. Amacımız bu mesleğin kaybolmasını engellemek. Bu meslek İnegöl için bir değerdir. Okullarda kaybolmaması adına öğretilmesi büyük arzumuzdur. Gerekirse bizde bu konuda destek veririz. Takunya üretimi ta Osmanlı döneminden gelen bir meslek. 700 yıllık mirası yaşatmaya çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.

Görüntü Dökümü:
--------------------------------
-Takunya üretiminden görüntüler
-Detaylar
-Ustalardan röportajlar

Haber-Kamera:Yavuz YILMAZ/İNEGÖL,()
===========================

Tarihi mekan kadın eliyle canlandı

Umurbey Mahallesi, Demirciler Çarşısı içerisinde 17. yüzyılda Kadı Abdullah Efendi ile yemenici esnafı tarafından iki katlı yaptırılan tarihi Taşhan, uzun yıllar kent ticaretine hizmet etti. 'Hoca Üveys Hanı' ile 'Alem- i Çarşı' olarak da bilinen, sıralı moloz taşlardan kagir olarak yapılan binasının aralarında tuğla dizileriyle kare biçimindeki avlusu dikkati çeken Taşhan, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce 2018 yılında restore edildi. Restorasyonu tamamlanan tarihi yapı, 'Taşhan Alem-i Çarşı' adıyla 9 Mart 2018 tarihinde hizmete açıldı.
Taşhan Alem-i Çarşı, kentte unutulmaya yüz tutmuş el sanatları ustalarının hünerlerini sergilediği ve satış yaptığı bir mekan haline dönüştü. Taşhan, girişimci kadınların ekonomiye katkı sağlaması ve üretkenliğin artırılması amacıyla kadınlara tahsis edildi. 20 farklı işletmenin yer aldığı, keçeci, tespih ustası, ebru sanatçısı, ney atölyesi, antikacı, kilim satışı, doğal sabun üretimi ve satışına yönelik farklı işletmelerin yer aldığı Taşhan Alem-İ Çarşı'da aynı zamanda da kafeterya hizmeti de verilmeye başlandı. Tamamı kadın işletmecilerden oluşan çarşı şehrin merkezinde olması ve tarihi özelliğiyle de yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası haline geldi. Yok olmaya yüz tutan el sanatlarının yeniden hayat bulduğu çarşıda belli zamanlarda antika satış mezatları düzenlenirken, 15 günde bir de evlerinde ürettikleri ürünleri satmak isteyen ev hanımları için Kadınlar Pazarı kuruluyor.
'ÇIRAKLAR DA YETİŞTİRİYORUZ'
Çarşıda deri el sanatları işletmecisi olan Fatma Kıvrak, 20 yıllık özel sektör hizmetinin ardından katıldığı kurslar sayesinde öğrendiği mesleği tarihi bir mekanda icra etmekten mutluluk duyduğunu söyledi. Kıvrak, "Özel sektörde 20 yıl çalıştıktan sonra Afyon Belediyesi tarafından düzenlenen meslek edindirme kurslarında eğitimler aldım. Aldığım eğitimlerin ardından da bu mesleği icra etmeye başladım. 500 yılı aşkın bir tarihe sahip olan ve o dönem yemenicilerin bir araya gelerek açmış oldukları bu handa unutulmuş olan bu zanaatı devam ettirmek hem atalarımız açısından hem de yeni nesle tanıtmak ayrı bir keyif veriyor, öğretmek ayrı bir keyif veriyor. Mesleğin unutulmaması adına şimdi çıraklar da yetiştiriyoruz. Bu mesleğin daimi olmasını hedefliyoruz ve çabamız da bu yönde. Bu zanaat aslında geçmişte erkek işçiliği olarak öne çıkıyor ancak bir kadın olarak bu mesleği devam ettirmek için çaba harcıyoruz" dedi.
'AHŞABI CANLANDIRMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ'
Ahşap el sanatları ve boyama ustası olan Şerife Saç da tarihi bir mekanda unutulmaya yüz tutan mesleklerin yaşatılması adına çaba harcadıklarını söyledi. Saç, "Ahşap el sanatları aslında bir ahşabın yeniden canlandırıldığı unutulmaya yüz tutmuş bir meslek. Biz de ahşabı canlandırmak için çalışıyoruz. 500 yılı aşkın tarihe sahip olan ve yeni restore edilen bir çarşımız var. Bu çarşı da ortam da güzel olunca işimizi severek, keyifle yapıyoruz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------
- Taşhan'ın iç mekanlarından görüntüler
- Çarşı esnaflarının ürünlerinden görüntüler
- Çarşının dıştan görünümü
- Ustaların üretim anından görüntüler
- RÖP 1: Fatma Kıvrak
- RÖP 2: Şerife Saç

HABER -KAMERA: Mustafa KILINÇ/AFYONKARAHİSAR, ()

==========

Dikili'de avlanan deniz patlıcanları Uzakdoğu'ya ihraç ediliyor

İZMİR'in yaz aylarında tercih edilen sayfiye yerlerinden biri olan Dikili ilçesi, şimdilerde deniz patlıcanı avcılığı ile de ön plana çıkıyor. Avlanan deniz patlıcanları dondurulmuş veya kuru olarak sofraları süslemek ya da ilaç ve kozmetik sanayinde kullanılmak üzere Uzakdoğu ülkelerine ihraç ediliyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yayımlanan 'Deniz Patlıcanı Avcılığı Kota Miktarının Belirlenmesi ve Bu Kotanın Uygulanmasına İlişkin Genelge' ile  01 Ocak-31 Mayıs 2020 tarihleri arasında 2 bin 500 ton deniz patlıcanı avlanmasına izin verildi. İzin verilen bölgeler ise İzmir'in Çeşme ilçesi Karaabdullah Burnu, Balıkesir'in Ayvalık ilçesi Eğribucak Burnu arasında kalan karasuları ile Mersin Anamur Burnu, ile Seyhan Nehri'nin denize döküldüğü yer arasında kalan karasuları olarak belirlendi. İzinle birlikte İzmir'in Dikili ilçesinde de tekneler deniz patlıcanı avcılığı için denize açıldı. Deniz açılan tekneler genelgeye göre en fazla 5 dalgıç bulundurabiliyor. Deniz patlıcanlarının sadece Profesyonel Sualtı Adamları Yönetmeliği çerçevesinde, mevzuata uygun 'Dalgıç Belgesi' bulunan kişiler tarafından dalış yapılarak avlanmasına izin veriliyor. Her dalgıcın günlük sadece 40 kilogram deniz patlıcanı toplayabilmesine izin veriliyor. Dikili'de 70 tekne deniz patlıcanı avcılığı yapıyor. Dikili balıkçı barınağı çevresinde dalgıçlar tarafından avlanıp, karaya çıkartılan deniz patlıcanları için İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Dikili İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü teknik elamanlarının kontrolünün ardından ihracat izni ve nakil belgesi düzenleniyor. Bu belgelerin alınmasının ardından deniz patlıcanları dondurulmuş ya da kuru bir şekilde Uzakdoğu ülkelerinden başta Çin olmak Hong Kong ve Japonya'ya ihraç ediliyor. Yüksek bir protein kaynağı olan deniz patlıcanı Uzakdoğu ülkelerinde sadece yemek olarak değil ilaç ve kozmetik sanayinde de kullanılıyor. Çin tıp sektöründe deniz patlıcanının yorgunluğa, eklem ağrılarına ve cinsel gücü artırıcı özelliği olduğuna inanıldığı için rağbet gördüğü öğrenildi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
(İzmir klasörüne geçildi)
-Deniz patlıcanı avlamak için denize açılan tekneden görüntü
-Dalgıçların deniz patıcanı avlamak için denize atlaması
-Deniz patlıcanlarından su altı görüntüsü
-Yakalanan deniz atlıcanlarından görüntü
-Deniz patlıcanı avcısı ile röp.
-Avlanı, karaya getirilen deniz patlıcanlarının yetkililer tarafından kontrol edilmesinden görüntü

Haber - Kamera: DİKİLİ (İzmir), ()

============================

İrlandalı kadın bu kez Suriye sınırına yardım götürecek

İRLANDALI Anne O Rorke'un bir süre Atina ve Makedonya sınırındaki mültecilere gönüllü olarak yardım ettikten sonra İzmir'e gelerek Tepecik'te kurduğu Uluslararası Yardımlaşma ve Entegrasyon Derneği (TIAFI), şimdi de Suriye sınırındaki insanlara destek olmaya gidiyor. Bir hafta içinde dernek bünyesinde topladığı battaniye, halı, giysi gibi eşyaları iki kamyon ile Suriye sınırına götürecek olan Rorke, "Sınırda 9 bin kişi var, ne ülkelerine geri dönebiliyor ne de ilerleyebiliyorlar. Geçen hafta 12 çocuk soğuktan öldü. Onlara yardım etmeye sıcak kalmalarını sağlayarak başlayabiliriz" dedi.

Atina ve Makedonya sınırındaki mültecilere gönüllü olarak yardım ettikten sonra İzmir'de Uluslararası Yardımlaşma ve Entegrasyon Derneği (TIAFI) adında bir dernek kuran Anne O Rorke, dernek binasında her öğlen 150 kişilik ücretsiz yemek servis ediyor. Konak'ın Zeytinlik Mahallesi'nde bulunan dernek binasının içinde, savaşta sakat kalmış veya doğuştan engelli çocuklara fizik tedavi desteği verilirken, okula gidemeyen çocuklara da binadaki kütüphanede eğitim desteği veriliyor. Aynı zamanda çalışan annelerin çocuklarının belli bir sürede bakımını üstlenen ve mülteciler için bilgi masası oluşturulan dernek, geçen ay İzmir'de 4 bin yardıma muhtaç kişiye ulaştı. Rorke, sadece mülteciler değil, aynı zamanda mahallede bulunan birçok aileye de yardım ettiklerini belirtti. İzmir'deki mültecilerin yanı sıra Suriye'de devam etmekte olan savaş nedeniyle sınırda kalan ve ülkelerine geri dönemeyen Suriyelilere soğuk günlerde yardım etmek istediklerini söyleyen Rorke, bir hafta içinde 2 bine yakın battaniye ve giysi toplayacak. Hayırseverlere kullanmadıkları battaniyeleri derneğe getirmeleri için çağrıda bulunan Rorke, "Suriye sınırında 9 bin kişinin olduğunu biliyoruz. İlerleyemiyorlar ya da geri dönemiyorlar. Onların yüzde 60'ı çocuk. Geçen hafta 12 çocuk soğuktan öldü. Biz TIAFI olarak küçük bir derneğiz, fakat kalbimiz büyük. Türk insanlarının Suriyelilerin durumuyla ilgili empati kurduğunu ve yardım etmek istediğini biliyoruz. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Suriye'deki insanları destekliyor. Onun ayak izlerini takip etmek istiyoruz. Pozitif bir şeyler yapmak istiyoruz" diye konuştu.
'YAPABİLECEĞİMİZ EN KOLAY ŞEY ONLARI SICAK TUTMAK'
Yardım etmek için yapabilecekleri en kolay şeyin onları sıcak tutmak olduğunu anlatan dernek kurucusu Rorke, "Bu nedenle onlara battaniye, halı, mont gibi eşyalar götürmek istiyoruz. Bunları almaya paramız yetmiyor. En kolayı da battaniye bulmak, herkesin kullanmadığı bir battaniyesi vardır. Bir günde biraz eşya topladık. Fakat daha fazla eşyaya ihtiyacımız var, insanlardan battaniye, halı veya giysi yardımı yapmalarını istiyoruz. Umarım bir hafta sonra derneğimizin binası battaniyelerle dolar. Suriye sınırına gidecek iki kamyonumuz var. 6 kişi gideceğiz. Orada Arap ve Alman iki dernek bize yardım edecek. Facebook sayfamızda 14 bin takipçimiz var, onlara duyuru yaptık ve ilk günden eşyalar geldi, fakat en az 2 bin kişiye yetecek eşyaya ihtiyacımız var. Herkes yardım etmek istiyor fakat insanlar ne yapacağını bilmekte zorlanıyor. Alman Büyükelçiliği bize yardım ediyor. Burada da birçok Türk destekçimiz var. Fakat alabileceğimiz tüm yardımlara ihtiyacımız var. En ufak bir para bile oradaki insanlara battaniye ve kaban almaya gidecek" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
- Toplanan eşyalardan görüntüler
- Anons
- Genel ve detay görüntüler
- Anne O Rorke ile röportaj

Haber: Melis KARAKUZULU - Kamera: Umut KARAKOYUN/İZMİR, ()

===========================

İzmir'den Elazığ'a gönüllü psikolojik destek

İZMİR'deki Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme Derneği (EMDR) Travma İyileştirme Grubu, Sivrice merkezli 24 Ocak'ta meydana gelen 6,8'lik deprem sonrası Elazığ'da çalışma başlattı. Psikiyatrist, psikolog, psikolojik danışman ve sosyal hizmet uzmanı ile birlikte ekip, depremzedelere psikolojik destek sağlamayı amaçlıyor. 

EMDR Derneği'nce Elazığ'da meydana gelen ve 41 kişinin ölümü ile sonuçlanan 6,8 büyüklüğündeki depremin ardından psikiyatrist, psikolog, psikolojik danışman ve sosyal hizmet uzmanlarından oluşan 240 kişilik gönüllü ekip ile depremzedelere destek sağlanıyor. Deprem bölgesindeki çalışmalar, 8 ile 10 kişiden oluşan ekipler tarafından sürdürülüyor. Şu an Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ile birlikte 3'üncü ekibin çalıştığı Elazığ'da, uzmanlar toplam 4 bin kişiye ulaşmayı hedefliyor. EMDR Derneği Koordinatörü Psikolog Şenel Karaman, bu tür olaylarda yardım alınmasının son derece önemli olduğunu belirtti. Karaman, beynin iyileştirme, travmaları çözme yöntemlerinin olduğunu, ekipler tarafından uygulanan yöntemin de travmatik anıyı nötr anı haline dönüştürme çabası olduğunu aktardı. Karaman, "Nasıl yediğimiz yemeği midemiz öğütüyor, bağırsaklar ayrıştırıyorsa beynimiz de olumsuz olayları normal anı haline dönüştürüyor. Bir zamanlar çok korktuğumuz, üzüldüğümüz veya acı çektiğimiz bir durum eğer travma halledilmişse kişiyi etkilemiyor" dedi.

Gönüllü olarak bölgede bulunan 3'üncü ekibin en fazla hamileler üzerinde çalışma yaptığını anlatan Karaman, "Bu durum bizi çok sevindirdi; çünkü annesi travmayı çözmemiş olsa o bebekte kaygı bozukluğu olacaktı. Daha dünyaya gelmedi, güneşi görmedi, daha dağları görmedi. Eğer yardım almazsa kaygılı bir insan olarak hayatını sürdürecekti. Onun da çocuğu bu şekilde yaşayacaktı. Bu durum kuşaklar boyu devam ederdi. Ortalama çalışılması gereken 4 bin insan var. Bu travma halledilmemizse bu durum üzüntüye ve öfkeye dönüşecek. Bu öfke yakınlarına, çevresine yönelecek. Çevresindeki insanlarla çatışmaya başlayacak. Kalıcı bir hasara dönüşecek. Bunu önlemenin yolu var. Bu iş profesyonel bir iş" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
- Dernekten görüntü
- Deprem bölgesinde uzmanların çalışması
- EMDR Derneği Koordinatörü Psikolog Şenel Karaman ile röp.
- Genel ve detay görüntü

Haber: Umut KARAKOYUN-Kamera: Hande NAYMAN/ İZMİR, ()
==========================

Donmuş değil, donmamış baldan uzak durun uyarısı  

MUĞLA, çam balı üretiminin yüzde 80'iyle Türkiye'nin önemli bir bölümünü karşılarken; arıcılar kovanlarını ilkbahar bakımına alıyor. 30 yıldır gezgin arıcılık yapan İbrahim Elitok, iyi balı tarif ederken "Donmuş değil, donmamış baldan uzak durun" uyarısında bulundu. 

Dünyada turizm ve mermer ihracatından sonra çam balı üretimi konusunda önemli yere sahip olan Muğla, ülke genelindeki gezgin arıcıları ağırlıyor. Yılın yarısını kovanlarının başında geçiren üreticiler, arılarını geliştirmek için gecesini gündüzüne katıyor. Eşi ve 2 çocuğunu Sivas'ta geride bırakan İbrahim Elitok (54), 400 arı kovanını kamyonla Muğla'ya getirdi. Menteşe'nin kırsal Çiftlik mahalle sınırındaki ormanlık alanda kovanlarını ilkbahar bakımına alan Elitok, 30 yıldır gezgin arıcılık yaptığını söyledi. 
'TÜCCARLAR GİBİ ÖRGÜTLENEMİYORUZ'
Muğla çam balına övgüler yağdıran üretici İbrahim Elitok, "Kaliteli bal elde edebilmek için Sivas, Aydın, Muğla, Afyon ile Konya'yı dolaşıyoruz. Bu mevsimde kovanların ilkbahar bakımı yapıyoruz. Ayrıca arıya kek veriyoruz. Muğla'da güzel çam balı elde ediliyor. Buranın balı çok kaliteli. Rakımın yüksek olmasının avantajı oluyor. Çam balının tenekesini yaklaşık 350 liradan veriyoruz. Emeğimizi fazla karşılayamıyoruz. Merdiven altı ballar üreticiyi etkiliyor. Bunlarla etkin mücadele gerekiyor. Balın pazarlanması konusuna ağırlık verilmesi gerekiyor. Arazide zor şartlar altında çalışıyoruz. Tüccarlar belli kota koyuyor. Onlar örgütlü davranıyor. Bu yıl balın tenekesi 300 lira olacak diyorlarsa, onların dediği oluyor. Üreticiler genelde bu rakama uyuyor. Tüccarlar gibi örgütlenemiyoruz" dedi.  
'DONMUŞ BAL KREM GİBİ OLUR VE ÖZELLİĞİNİ KAYBETMEZ'
Ürettikleri balın doğal olduğunu ifade eden Elitok, "Balımız tamamen doğal. İçerisinde katkı maddesi yok. Üreticilerimize uyarılarda bulunmak istiyorum. Donmuş bala kuşkuyla bakıyorlar. Donmuş bal krem gibi olur ve özelliğini kaybetmez. Kıvamını alması içinde kavanoz içinde ılık suda bekletilse eski halini alır. Sıcak suda kaynatılırsa özelliğini kaybeder. Donuk değil, donmamış baldan uzak durulması gerekiyor" diye konuştu. 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Arı kovanlarından genel ve detay görüntü 
-Gezgin arıcı İbrahim Elitok'un kovanları açarak kontrol etmesi
-Gezgin arıcı İbrahim Elitok'un tabaktaki donmuş balı yemesi  

Haber: Cavit AKGÜN- Kamera: Aykut KURT / MUĞLA, ()

==============================

Hayali, karavanla dünya turu

Çocukluk hayalini gerçekleştirmek için 5 yıl önce kendini yollara adayan Ertan Çalışkan (28), otostopla Türkiye'yi karış karış gezdi. Daha sonra satın aldığı karavanıyla yollara koyulan Ertan'ın şimdiki hayali ise dünya turuna çıkarak okyanusun ötesinde olmak.

İstanbul'da doğan ve aslen Karadenizli olan Ertan Çalışkan, 5 yıl önce Ordu Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü'nden mezun oldu. Yerleşik bir hayat istemeyen Çalışkan, çalışmak yerine kendini yollara adadı. Sırt çantasıyla otostop çekerek Türkiye'nin 7 bölgesini gezen Çalışkan, 3 yıl boyunca çadır hayatı sürdü. Çocukluk hayali olan karavan isteğini 2 yıl önce gerçekleştiren ve bir araç alan Ertan, arac karavana çevirdi. Karavanın içine yatak, dolap, ocak ve mini buzdolabı monte eden Çalışkan, üst bölümüne ise güneş panelleri yerleştirerek, elektrik ihtiyacını karşılamaya başladı.
Hayatı gezerek öğrenen Ertan Çalışkan, çeşitli sosyal sorumluluk projelerine de imza attı. Antalya'dan İstanbul'a yürüyerek 'Çocuklar için 5 milyon adım' projesini hayata geçiren Çalışkan, 56 gün boyunca Akdeniz ve Ege sahil yolundan İstanbul'a kadar yürüyerek köy okullarına destek topladı. Çalışkan, bu projesi sayesinde 5 köy okulunun ihtiyaç listesini, para toplamadan, gelen hediyeleri kabul ederek karşıladı. Kış aylarının sıcak geçmesinden dolayı bu sıralar Antalya'da karavan hayatına devam eden Ertan Çalışkan, kendi hazırladığı kahveyi karavanının önünde satarak geçimini sağlıyor. Çalışkan'ın şimdiki hayali ise karavanıyla dünya turuna çıkmak.
ÇOCUKLAR İÇİN 2200 KİLOMETRE YÜRÜDÜ
'Çocuklar için 5 milyon adım' projesinin detaylarını anlatan Ertan Çalışkan, "Antalya'dan çıkarak Muğla, İzmir, Çanakkale ve İstanbul'a kadar 2200 kilometre yürüdüm. 56 gün boyunca köy okullarına destek topladım. 5 köy okulunun tüm ihtiyaç listesini toplamış olduk. Bunu para toplamadan yaptım. Sadece gelen hediyeleri kabul ederek gerçekleştirdim. Güzel bir projeydi. 32 kilo verdim. Çocukların o gülen yüzünü görmek insanı gerçekten çok mutlu ediyor" dedi.
KAHVENİN FİYATI YOK
Ertan Çalışkan, üniversite bittikten sonra otostop çekerek yurtdışını gezdiğini söyledi. Türkiye'yi karış karış gezdiğini belirten Çalışkan, kahve satarak aracın yakıtını karşıladığını anlattı. Ertan Çalışkan, "5 kahveyi karıştırarak özel bir karışım oluşturdum. Özü fındık aromalı bir kahve. Asıl özelliği ise bunun bir fiyatının olmaması. Kahvelerimi istediğiniz fiyata içebiliyorsunuz. Üniversite öğrencilerini düşündüğüm için böyle bir karar verdim. Çünkü insanlar yanıma gelirken para sorunuyla gelmesin. Bir kahveye 1 lira veren de, 100 lira veren de oluyor. Bütçelerine göre istediği parayı bir kutuya bırakıyor. Zaten çok masrafım olmuyor. Araçta güneş panellerim olduğu için elektriğimi oradan sağlıyorum. Yakıtımın olduğu kadar geziyorum" diye konuştu.
'MÜHİM OLAN ZORLUKLARLA BAŞA ÇIKABİLMEK'
İklimin kendisini zaman zaman zorladığını belirten Ertan Çalışkan, "Mühim olan bu zorluklarla başa çıkabilmek. Ben bu yola çıkarken çok hayalini kurmuştum. Hayatımı yollara adapte ederek yaşamaya karar vermiştim. O yüzden zor olsa da bu hayatı seviyorum. Hiçbir şey bilmeden yola çıkmıştım, fakat yol bana her şeyi öğretti. Nerede nasıl geçimini sağlayabilirsin, nereler güzeldir, nereler gezilmelidir bunları öğreniyorsunuz. Bu hayatı isteyen kişilerin önce cesaretli bir adım atması gerekir. Adımını attıktan sonra gerisi gelir zaten" dedi. 
Karavanla yurtdışına çıkmak, dünyayı gezmek istediğini söyleyen Çalışkan, "Okyanusun ötesinde olmayı hayal ediyorum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------
- Karavanın içinden radyo, dolap, mini buzdolabı gibi ürünlerden detay görüntüler
- Ocaktaki suyun kaynaması
- Ertan Çalışkan'ın kahve yapma görüntüleri
- Müşterinin gelip kahve içme görüntüsü
- Kahve detay görüntüler
- Ertan Çalışkan'ın Muhabiriyle sohbet etme görüntüsü
- Muhabiri Aslı Duran'ın anonsu
- Ertan Çalışkan'ın röportajı
- Karavanla gezinti yaptığı yerlerden detay görüntüleri

HABER -KAMERA: Aslı DURAN /ANTALYA, ()

================================

Makam otomobilini oda üyelerine tahsis etti

TOKAT'ta 2018 yılında Bakkallar, Manifaturacılar ve Tuhafiyeciler Odası Başkanlığına seçilen Şaban Kaya, odaya ait olan makam aracını şoförü ile birlikte üyelerine tahsis etti. Başkan Kaya, göreve geldiği günden bugüne kadar makam aracını sadece 3 kez kullandığını söyledi.
2018 yılında Tokat Bakkallar Manifaturacılar ve Tuhafiyeciler Odası Başkanlığına seçilen Şaban Kaya, göreve geldiğinde oda için tasarrufa gitme kararı kaldı. Odaya ait 2006 model  makam otomobilini kullanmayan Başkan Kaya,  yönetim kurulu toplantısında aldığı karar ile aracı şoförü ile birlikte acil işlerinde kullanılması için üyelere tahsis etti.  
Göreve geldiklerinde tasarruf kararı aldıklarını söyleyen Başkan Kaya, "Üyelerimiz iş yerine arabası olmadığı zaman yürüyerek gidebiliyorsa, başkanın da kendi odasına iş yerine yürüyerek gelmesini istedik. Odamız için büyük külfet olan, yakıtıyla, bakımıyla aracımızı ilk zamanlar göreve geldiğimizde satmayı düşündük. Ama satan başkan değil, koruyan başkan olalım istedik. Onun içinde üyelerimizin acil işlerinde, düğünlerinde, sünnetlerinde, doktordan izinleri olduğu anda şehir dışı veya şehir içinde hasta götürüp getirmek için üyelerimize tahsis ettik. Adliye'de maliyede, belediyede özel işleri olduğunda odamıza geldiklerinde hemen istedikleri yerlere bırakıyoruz. Oda başkanının makam aracı değil, üyelerimize hizmet aracı olarak tahsis ettik. Ben şimdiye kadar en fazla 3 sefer, od a kendi arabam olmadığı zaman kurumsal toplantılara gittim. Bunların haricinde kesinlikle kullanmadım. Üyelerimiz ise bu uygulamaya ilk başladığımızda şaşırdılar" dedi. 
Kentte esnaflık yapan Murat Gül ise "Başkanımızdan ricada bulunduk, Maliye'de bir işim vardı. Odamız da sağ olsun bize yardımcı oldu. Başkanımızın bu uygulamasından memnunuz. Bizler ilk defa bu uygulamayı gördük. Mutlu olduk" diye konuştu.

Görüntü Dökümü:
-Makam aracı ve başkanın görüntüsü
-Başkanın konuşmaları
-Makam aracını kullanan üye
-Esnafın konuşmaları
-Detaylar

Haber-Kamera: Fatih YILMAZ/TOKAT, ()  
================================


Trabzon hasır bileziği, lüks otomobil fiyatlarıyla yarışıyor

TRABZON'da, 4 bin yıllık geçmişi bulunan ve el sanatları ürünü olan Trabzon hasır bileziği, altın fiyatlarında yaşanan artış nedeniyle alıcı bulamıyor. Yörede düğünlerin vazgeçilmezi olan hasır takı setleri 40 bin ile 200 bin TL'lik fiyatlarıyla lüks otomobil fiyatları ile yarışıyor.

Trabzon'da, 4 bin yıllık tarihi geçmişi bulunan Trabzon hasır bileziği geleneği yaşatılıyor. Kuyumculuk mesleğinde makineye girmemiş el sanatlarından biri olarak gösterilen ve külçe ile hurda altının eritilerek tel haline dönüştürülmesiyle yapılan takı seti, gerdanlık, bilezik, küpe ve yüzükten oluşan 'Trabzon hasırı' dünyada birçok ülkeye de ihraç ediliyor. Kent genelinde birçok mahallede ve sokakta hasır işlemeciliği yapan kadınlar da teslim aldıkları altın telleri, gerdanlık ve bileklik şeklinde dokuyarak kuyumculara teslim ediyor. El emeğinden geçen hasırlar daha sonra işlenip son hali verilerek kuyumcu dükkanlarındaki vitrinlerde yerini alıyor. Altın fiyatlarının artmasıyla birlikte Trabzon hasır seti fiyatı 40 bin ile 200 bin TL'ye alıcı buluyor. Lüks otomobil fiyatları ile yarışan Trabzon hasırına artan fiyatlar nedeniyle ilgi azaldı.

'ARABA VE EV FİYATLARI İLE YARIŞMAYA BAŞLADI'

Trabzon Kuyumcular ve Saatçiler Odası Başkanı Ali Yazıcı, altın fiyatlarındaki yükselişin Trabzon hasırına da yansıdığını belirterek, "Trabzon hasır bilezik, telkari ve kazaziyesinin coğrafi işaretini alarak sadece bu takıların Trabzon ili ve ilçelerinde yapılmasını sağladık. Yöreye özgü bir takı. Geçmiş yıllarda hasır bilezik devasa satışlar yapılıyordu. Dünya piyasalarında altın fiyatı yukarıya doğru çıktıkça bölgede düğünlerin vazgeçilmezi olan hasır takımlarına olan ilgi de ister istemez azaldı. Bakıldığı zaman hasır takımları 40 bin liradan başlıyor kalınlığına göre fiyatları 200 bini bile bulabiliyor. Altın hasır takımlarında alım gücü zayıfladı. Fiyatlar, araba ve ev fiyatları ile yarışmaya başladı. Gelen vatandaşımızın da alım gücü ortada. Trabzon'da kuyumcular özel istek üzerine belli başlı hasırları da yapıyorlar. Trabzon'un plakasından esinlenerek yapılan 61 sıra hasır bilezik yaklaşık 200 bin liradan alıcı buluyor" dedi.

'ALTIN HAKİKATEN ALTIN ÇAĞINI YAŞIYOR'

Altın'ın, altın çağını yaşadığı belirten Yazıcı, "Altın yatırımcısının yüzünü güldürüyor. Her yıl yüzde 30 üzerine koya koya devam ediyor. Altın yatırımcı için güvenli bir liman. Altın alan yatırımcı asla zarar etmiyor. Altın hakikaten altın çağını yaşıyor" diye konuştu.

'HASIR TAKMAK İMKANSIZ HALE GELDİ'

Gelinlerine hasır takım aldığını belirten Tuğba Şahinkaya, "Ben Trabzon geliniyim, bende hasır yok. Zaten iki emekliyiz. Altın fiyatları oldukça arttı" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Trabzon kuyumcular sokağından görüntüler
-Vitrinlerde bulunan hasır takı setlerinden görüntüler
-Hasır takı setlerinden detaylar
-Hasır takı setleri imalathanesinden görüntüler
-Hasır takılar işlenirken detaylar
-Arabalarla birlikte hasır bilezik görüntüleri
-Kuyumcular Odası Başkanı Ali Yazıcı Röportaj
-Vatandaş röportaj
-Muhabir (Aleyna KESKİN) anons
-Haber genel ve detay görüntüleri
Haber- Kamera: Aleyna KESKİN-Selçuk BAŞAR TRABZON ()