Emekli 1'inci Sınıf Emniyet Müdürü Süleyman Deveci, " TERÖR nasıl biter ? " sorusunun cevabını çok yönlü analiz ederek sosyal medya da paylaştı.



Antalya'da yaşayan ve kamu yararına çalışan Türkiye Polis Emeklileri Sosyal Yardım Derneği (POLEMDER) Antalya Şubesi üyesi de olan Süleyman Deveci'nin sosyal medyada yer alan
" POLİS MEYDANI " isimli polis grup sayfasında yaptığı paylaşım da şu ifadeleri kullandı : 

" Yaklaşık 40 yıldır Ülkemizi yöneten iktidardaki siyasi partiler / hükumetler / liderleri, terör olayları arttığında, ortak akılla hareket etmek yerine; terörün faturasını iç ve dış güçlere, üst akıla, bazen de yedi düvele havale ederler. Bir ülke çıkarsa, bocalarsa veya batarsa bunu sadece kendi aklıyla yapar. Dünya bir araya gelse, akla hayale gelmeyecek hileler yapılsa, ORTAK AKILLA hareket eden bir ülkeye hiçbir güç engel olamaz.

Terörü yapanlar sürekli değişse de bu alçakça saldırılar adeta yaşamımızın bir parçası oldu. Ülkemizin üzerine kabus gibi çöken PKK ve DHKP-C terör örgütlerine, liyakatin ortadan kaldırılmasına ve düşmanımın düşmanı, dostumdur anlayışına bağlı olarak kendi ellerimizle besleyip palazlandırdığımız IŞİD ve FETÖ de eklendi.

Terörün amacı; insanları öldürerek amaçlarına ulaşmak, kalplerimizi fitne ve fesadın, kin ve nefretin, şiddet ve husumetin karanlıklarına esir etmektir. Bizleri çatışma ve huzursuzluk girdabına sürüklemektir. Gücümüzü zayıflatmaktır. İstikbale dair ümitlerimizi tüketmektir.

Bizim amacımız ise dağda ve şehirlerde güvenlik görevlilerimizin yanı sıra terörle ilgisi olmayan kardeşlerimizi şehit edecek kadar şartlanmış olan teröristleri ve kendini öldürmekten çekinmeyen pimi çekilmiş bomba gibi aramıza dolaşan teröristleri, canlı bombaları ve bu yola çıkacak kişileri doğru yola getirmektir.

Bizim inancımızda her insan saygındır. Her insanın hayat hakkı kutsaldır. Canı, malı, şeref ve haysiyeti dokunulmazdır. Kur’an-ı Kerim’de; “Kim, bir cana kıyarsa, bütün insanları katletmiş gibidir.” buyurulmaktadır. İslamın ana gayesi, insana hayat vermektir. Canı can kılmaktır. Cana can katmaktır.

Bilinmelidir ki; adı, yöntemi, zihniyeti, görünüşü farklı olsa da varlığımıza kast eden her türlü terörün gayesi aynıdır. Birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi zedelemektir. Birer zenginlik vesilesi olan farklılıklarımızla bir arada huzur içinde yaşama kültürümüzü yok etmektir.

Bir örgüt militanı, belli bir nizama bağlı değildir, istediği an istediği yerde bulunabilmekte, istediği yerden haince vurabilmektedir. Yeri belli olan, kanuna, nizama bağlı şekilde karakolda nöbet bekleyen asker ve polislerimize hemen her yönden saldırabilmektedir.

Terörün ne zaman, nerede, kimi hedef alacağı belli değildir. Bu ise hiçbir insanın güvende olamayacağı anlamına gelmektedir.

Terörü, sadece güvenlik yöntemlerle çözmeye çalışmak yanlıştır. Salt güvenlik tedbirler, büyük bir ihtimalle daha fazla şiddetle karşılık bulacak ve bir kısır döngü içinde kan dökülmeye devam edecektir. Dolaysıyla, güvenlik yöntemlerle ne kadar terör örgütü militanı etkisiz hale getirilirse getirilsin, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yerlerine yenilerinin gelecek ve yeni terör olayları gerçekleşecektir.

Karşısındakini öldürmek kadar kendisinin ölümünü de topluma bir katkı olarak gören bir zihniyeti ölüm ile yıldırmak imkansızdır. Güvenlik tedbirleri ile mücadele sadece bir noktaya kadar fayda sağlayabilir. Yani güvenlik yöntemler sadece teröristlerden gelecek zararları önleme açısından önem taşımaktadır.

Güvenlik yöntemler her ne kadar terörle olan mücadele için gerekli ve önemli olsa da, hiçbir zaman teröre kesin çözüm olmaz. Bunun için sivrisinekleri yok etmeye çalışmak değil, onları üreten bataklığı temelden kurutmak gerekir. Dolaysıyla terörle yapılacak mücadelenin kesin sonuca ulaşabilmesi için; hedefin doğru tespit edilebilmesi, yöntemlerin de buna göre belirlenmesi gerekir.

Teröristin düşünce yapısının, hayata ve insana bakış açısının ve şiddeti hangi yollarla meşrulaştırdığının çok iyi anlaşılması ve bunlarla mücadele edilmesi gerekir.

PKK terör örgütünün bugüne kadar devam ettirdiği terörle ulaşamadığı amacına bundan sonra da ulaşması mümkün olmadığından, Devletimiz de, alınan her türlü güvenlik tedbirlerine rağmen bugüne kadar bitiremediği, kardeşlerimize telafisi mümkün olmayan zararlar vermeye devam eden ülkemizin en önemli sorunu olan terörün bitmesi için;

1. İktidar ve kişisel çıkarlar sebebiyle bugüne kadar değiştirilemeyen darbe anayasası yerine, TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin mutabakatı ile demokrasiyi geliştirecek, güçler ayrılığını güçlendirecek herkese eşit yeni bir ANAYASA acilen yapılmalı.

2. Vatandaşlarımızın; dil, din, ırk, siyasal düşünce, mezhep, yaşam tarzına ve ortak değerlerimize sözde değil özde amasız saygı gösterilmeli ve SİYASETE alet edilmemeli.

3. TBMM’de gurubu bulunan siyasi partilerin temsilcileri arasında oluşturulacak bir komisyon tarafından; PKK ve DHKP-C, FETÖ ve DEAŞ (IŞİD) terör örgütlerinin ortaya çıkış sebepleri ve çözüm önerileri ile ilgili yapılacak görüşmeler sonucunda ORTAK AKILLA hazırlayacakları RAPOR doğrultusunda yapılması gerekenler AMASIZ yapılmalı.

4. Siyasi parti liderleri, Ülkemizde yapılan yerel ve genel seçimlerden önce; rakip siyasi partilere, liderlerine ve onları destekleyen vatandaşlara doğrudan ve dolaylı hakaretler etmeyi, kulp takmayı ve vatandaşları ötekileştirip kutuplaştırmayı bırakmalı.

5. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki güvenliğin sağlanamadığı gerekçesiyle köylerin boşaltılması sonucunda buralarda tarım ve hayvancılığın aşırı derecede gerilemesine neden olmasının yanı sıra ekonomik kaynakları yok olma noktasına gelen, yurttaşların çoğunun göç etmek zorunda kaldıkları kentlerde işsiz kalması, bazı işsiz gençlerin de terör örgütlerinin militan kaynağına dönüştüğü için;

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemiz başta olmak üzere Ülkemizde yok olma noktasına gelen tarım ve hayvancılığın eskisinden daha etkin olması için; toprak reformu dahil olmak üzere köye dönüşler acilen desteklenip özendirilmeli.

6. Yaklaşık bin yıldır Türkler ile birlikte yaşayan, Kurtuluş Savaşında ve Çanakkale’de omuz omuza savaşıp birlikte şehit olan, yaklaşık %75’i Türklerle akraba olan ve Türklerle kaynaşan Kürtlerin yaklaşık %90’nın Türklerden ayrılma düşüncesi olmadığın için BÖLÜNME ALGISINDAN kurtulmalı.

PKK terörü sorunu ile Kürt sorunu birbirleriyle ilintili, ama ayrı ayrı çözülecek sorunlardır. Kürtlerin ve demokratik örgütlerinin kendilerini ve görüşlerini ifade etmeleri, Kürt sorununun barışçıl çözümüne yardımcı olacak en büyük etkendir. Onları engellemek değil, yüreklendirmek ve savunmak zorundayız.

Terör ile mücadeleyi, ara vermeden, aksatmadan sürdürürken terörün Kürt -Türk düşmanlığı tuzağına düşmemek için dikkatli olmak zorundayız. Suça bulaşmamış Kürt kökenli vatandaşlarımız potansiyel PKK gibi görülmemeli.

7. Kürt ve Alevi sorunu demokrasi ve adalet zemininde kalıcı biçimde çözülmesi için; toplumsal mutabakatın sağlanması amacıyla siyasi partiler inisiyatif almalı, TBMM ve sorumluluk sahibi her kişi ve kurum Kürt ve Alevi meselesinin çözümü için diyalog ve işbirliğini ilerletecek adımlar atmalı ve sorunları barış içinde çözmeyi hedefleyen bütün çabalara destek olunmalı.

Bu konuda KARARLI olmalı, net tavır almalı, CESUR davranmalı. Bu meseleye siyasi çıkar odaklı bakılmamalı, barışın, demokrasinin ve gençlerimizin yaşam hakkının her şeyin, her türlü siyasi kaygının üzerinde tutmalı.

8. Ülkemizde kaos yaratmak, iç savaş çıkartmak veya bölmek için; 1977-1980 yılları arasında binlerce kardeşimizin birbirlerini öldürmesine yol açan sağ-sol çatışmalarından sonra, 12 Mart 1995’te İstanbul GAZİ’de, 26 Aralık 1978'de, Kahramanmaraş’ta; 5 Temmuz 1980’de, Çorum’da; 2 Temmuz 1993’te, Sivas’ta; Alevi-Sünni, Türk-Kürt temelli olarak çıkartılan, 2013 yılında Gezi Parkı olaylarında; yüzlerce kardeşimizin birbirlerini öldürüp yaktığı katliamlarda binlerce işyeri ve evler tahrip edip yakıldı.

Karşıt görüşteki kişilerin iş yerlerine, evlerine, siyasi parti bina ve yöneticilerine yapılacak şiddet içerikli saldırılar Ülkemizin birliğine, kardeşliğine vurulacak en büyük darbedir.

Ülkemizin bölmek isteyen ve güçlenmesini istemeyen terör örgütlerinin oyunlarına gelmemek için; siyasi parti liderleri başta olmak üzere herkesin; toplumun sinir uçlarına dokunan, kardeşlerimizi ötekileştirerek kutuplaştıran tutum ve davranışlar ile teröre tahrik ve teşvik edici söylemlerden kaçınmalı, terör örgütleri ile iç ve dış güçlerin kaos yaratmak veya iç savaş çıkartmak için yapacağı olaylar karşısında; SABIRLI ve SOĞUKKANLI olmalı.

Türkiye'nin iç savaşa bulaştırılmasının kolay yolu, Türk-Kürt veya Alevi-Sünni kardeşlerimizin karşılıklı olarak birbirlerine şiddet uygulamaları, önlemenin yoluysa; Türk, Kürt, Zaza, Laz, Boşnak, Çerkez, Arap, Arnavut ve Gürcü kardeşlerimizin “birbirlerine sahip çıkmasıdır.”

Vatandaşlarımız arasında kin ve düşmanlığa neden olabilecek hareketlere taviz verilmemeli, teröre karşı tepkilerimizi, siyasi partilere veya yöneticilerine eleştirilerimizi hakaret ve küfür etmeden, yakıp yıkmadan, kırıp dökmeden, kişilere şiddet uygulamadan, hukuk kuralları içinde yapılmalı.

9. İktidar ve kişisel çıkarları için oy hesabıyla; ortak değerlerimizi siyasete alet eden, alıştırıldığımız terörün bitmesi için bir araya gelmeyen, ancak; milletvekili maaş artışında ve yerel ve genel seçimler öncesi ittifak kuran, görevini yapmaya çalışan polisleri engellemeye çalışan, tokat atan, hakaret eden bilinen milletvekillerini bile partiden ihraç etmeyen,

Kendilerine demokrat SİYASİ PARTİLERİ FUTBOL TAKIMI TUTAR GİBİ TUTULMAMALI, vaatlerini yerine getirmeyen, vatandaşları kutuplaştıran, “TERÖRÜ MAŞA OLARAK KULLANAN”, yalan söylen, algı yaratarak aklımızla alay eden, başarısızlığının faturasını muhalefete veya iç ve dış güçlere havale eden iktidardaki siyasi partilere / liderlerine destek verilmemeli.

10. Genel seçimlerde seçim barajı kalkmalı veya en fazla %1 olmalı, seçilmeleri siyasi parti liderlerine bağlı milletvekillerinin kendi özgür iradeleri ile hareket etmeleri için siyasi parti üyeleri tarafından ön seçim ile veya doğrudan halk tarafından seçilmeli.

11. Siyasi partiler, belediyeler, terör örgütleri, cemaatler veya vakıflar tarafından; gıda, giyecek ve yakacak yardımı adı altında İSTİSMAR edilen “Sosyal Güvencesi Olmayan Ailelere” her ay asgari ücretin en az %50’si kadar para yardımı yapılması yasal hale getirilmeli.

12. İnsan hak ve özgürlüklerinin siyasal konjonktüre göre, başka bir deyişle nabza göre şerbet verilerek taksit taksit değil, tüm vatandaşlarımıza tek seferde toptan ve EŞİT olarak verilmeli,

13. Terör örgütlerinin istismar etmemesi ve ötekisi olmayan bir Türkiye için; askerlik hizmeti sadece parası olmayanlar yapmamalı, her vatandaşa bedelli askerlik hizmetinde olduğu gibi kısa süreli yaptırılmalı veya profesyonel hale getirilmeli.

14. FETÖ benzeri yapılanmaların tekrar yaşanmaması için; Emniyet Teşkilatı başta olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarına, KURUM DIŞINDA “YÖNETİCİ” ATANMAMALI, kamuya personel alımında vatandaşlarımız arasında ayrım yapılmamalı, terfi ve atamalarda mutlaka “LİYAKAT” kriteri esas alınmalı.

15. Terör ve Suriye’deki savaş iç siyasette MAŞA olarak kullanılmamalı, içeride partiler üstü bir ulusal sorun, dışarıda devletler üstü, uluslararası bir sorun olarak ele alınmalı ve mücadele bu anlayışla yürütülmeli. Terörle mücadelede başarılı olan; İspanya, İrlanda, İngiltere ve Kolombiya’nın deneyimlerinden yararlanılmalı.

16. Sağlık konusunda olduğu gibi, terörün önlenmesi ile ilgili olarak uydu kanallarında kısa süreli “zorunlu” yayınlar yapılmalı.

17. Düşmanımın düşmanı, dostumdur, anlayışı ile başka ülkeler zarar vermek için, terör örgütlerine destek verilmemeli, yabancı ülkelerle içişlerine karışılmamalı, karşılıklı çıkarlar doğrultusunda hareket edilmeli.

18. Terörle ve organize suçlarla mücadele konusuna yalnızca ulusal değil, uluslararası boyutta da önem verilmeli. Somali, Afganistan vb. geri kalmış ülkelerin, dünyaya TERÖR İHRAÇ ETMEMESİ İÇİN; bu ülkelere okul, fabrika vb. hizmetlerde kullanılmak üzere gelişmiş ülkelerce karşılıksız yardım yapılmalı.

19. Siyasi parti liderleri ve yöneticileri, yerel ve genel seçimlerden önce; sadece YAPTIKLARI ve YAPACAKLARI HİZMETLERİ ve UYGULAYACAKLARI PROJELERİ AÇIKLAMALI, aklımızla alay edilmemeli, yalan söylememeli, GERÇEKTE OLMAYAN BİR SORUNU varmış gibi algı yaratacak, rakip siyasi partileri ve bu partileri destekleyen vatandaşları ötekileştirecek söylemlerde bulunmamalı.

20. 1999 yılında türbanlı olarak milletvekili seçilen Merve KAVAKÇI’ya hakaret edilerek TBMM’den atılması, 2007’de Anayasa Mahkemesi’nin “367 kararında" Ak Partiye haksızlık yapılması, MHP milletvekilleri ve CHP eski genel başkanını Deniz BAYKAL’a kasetle komplo kurulması,

Ergenekon ve Balyoz davaları ile askerimize, Oda Tv davası ile gazetecilere ve FETÖ’yü deşifre eden kitabı yazan Hanifi AVCI’ya kumpas kurulması, 2019 yılında şehit edilen askerimizin Ankara / Çubuk’taki cenaze törenine katılan CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU’na linç girişiminde bulunulması vb. yüzlerce olayda haksızlığa uğrayan kişi ve partilere FARKLI siyasal düşüncedeki kişiler / partiler tarafından gereken destek verilmedi.

Haksızlığa uğrayan, değişik sebeplerle hak, hukuk ve adalet arayan FARKLI siyasal düşüncedeki vatandaşlarımıza “siyasal görüşlerine bakılmaksızın” destek verilmeli.

İktidar veya kişisel çıkarlar ya da sözde davaları uğruna; başta PKK ve FETÖ olmak üzere, terör örgütlerine destek olanları, varlıklarına göz yumanları, terörden medet umanları, vatandaşlarımızı kutuplaştırarak terörün değirmenine su taşıyanları ve TERÖRÜ MAŞA OLARAK KULLANANLARI lanetliyorum.

Bugüne kadar Ülkemizin bekası için terör olaylarında şehit olan binlerce polis, asker, korucumuza ve terörle ilgisi olmadan terör olaylarında ölen vatandaşlarımıza terörün bitmesi dileğiyle Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar diliyorum.

Sürç-i lisan ettiysem af ola.."


ULUSALSES.COM-**ÖZEL HABER : HALİS KAHRAMAN