Prof. Dr. Pelin Gündeş Bakır, 39 yaşında kariyeri çok parlak bir bilim kadını. Ak Parti'nin Kayseri beşinci sıradaki milletvekili adayı olunca eşi Mehmet Akif Ersoy Hastanesi Başhekimi İhsan Bakır'dan "Prof. Dr. Mehmet Haberal için 'Sağlığı yerindedir, Silivri´ye gönderilmesinde sakınca yoktur' raporu veren isim" olarak söz eden ve bu yüzden eşinin milletvekili yapılarak ödüllendirildiğini iddia eden haberler yayınlandı.

İhsan Bakır, "ne ben ne de hastanem böyle bir rapora imza attık" dese de açıklaması medyada kendisine yer bulamadı. Doğrusu Pelin Hanım'la söyleşiye giderken ben de bu açıklamadan haberdar değildim ve söz konusu raporu Adli Tıp Kurumu'nun yazdığını, söz konusu hastanede  sadece laboratuar tahlil ve tetkikleri yapıldığını, elde edilen verilerin yorumlanarak rapor yazılmadığını bilmiyordum. Bu vesileyle Pelin Hanım'ın kapısını çaldım ve bakın nasıl bir portre ile karşılaştım.

-Nereden çıktı bu siyaset fikri?  -Bizim ailede siyaset hep konuşuluyordu. Sebep de Demokrat Parti Kayseri milletvekili  Kamil Gündeş. Ben onun yeğeniyim. Onun öz çocuğu yoktu. Abisinin çocuklarını çok severdi. Bizim de çok saygı duyduğumuz bir aile büyüğümüzdü. Bir takım acılar çekmiş olması bizi çocukluğumuzdan beri etkiledi.

-27 Mayıs'ın acıları mı?

-Malum, siyasetten yasaklandılar 1960 yılında. Bu bizi üzdü. Siyaset hep kafamızda vardı bizim. Fakat üniversitede hocaydım. Profesörlüğe yükselene kadar bir müddet bilimsel çalışmalarla uğraştım. Bilime de büyük iştiyakım vardı. Fakat üniversitede bir noktadan sonra tıkanıklık oluyor. Bilimsel buluşlar yapıyorsunuz. Toplumun hizmetine sunmak istiyorsunuz. Fakat bunlar gerçekleşemiyor. Üniversite-sanayi işbirliği henüz tam manasıyla yok.

-Hangi buluşunuzu hayata geçiremediniz?

-Örneğin en son biz sensorlarla ve veri toplama sistemiyle bir okulu 24 saat depremlere karşı izliyorduk. O kadar yorucu bir iş ki, bu üç sene süren bir proje. Sürekli eleman bulamadığımız için projenin hem asistanı, hem amelesi, hem yöneticisi, hem yürütücüsü, hem araştırıcısı oldum. Yeni bir sinyal prosesleme araç kutusu geliştirdim. Sonra da Berlin Teknik Üniversitesi'nde dinamik sistem tanımlama dersini verdim. Veri toplama sistemiyle yapıların 7 gün 24 saat izlenmesi pek inşaat mühendisliğinde kullanılan bir teknik değil. Aslında büyük  uzay yapıları sürekli olarak böyle izleniyor. Onlara sensor koyuluyor. Ve aşağıdan telemetri ile sensordan sinyaller uzay üssüne iniyor. 600 mühendis var NASA'da. Bu sinyalleri prosesliyorlar. Ama ne oluyor, işlem gerçek zamanlı olamıyor. Sebep de şu. Önce veri inecek. Sonra onu proseslemek için bir zaman kaybediyor. O kadar mühendis. Ben bütün bunları atomize ettim. Artık 600 tane mühendisin aşağıda NASA'da çalışmasına gerek kalmadı. . Hiçbir mühendis müdahalesine gerek kalmadan gerçek zamanlı olarak uydular, uzay yapıları, köprüleri, viyadükleri, binaları izlenebilecek hale getirdim.

-Tüm dünyada bunu siz mi başardınız?

-Tabii. Üç senedir devam eden projede pek çok ürün çıktı. Ben bunu uygulamak istiyorum, uygulamada zorluklar çıkıyor karşıma. Birçok bürokratik engeller söz konusu. Şöyle düşündüm. Bu bilimsel çalışmalarımı realize etmek, toplumun hizmetine sunmak için belki bu siyasi arenada şansımı deneyebilirim. 

-Bilimi toplumun hizmetine sunmak güzel de, bundan sonra buluş falan yapamazsınız. Siyasete girdiğiniz anda bütün zamanınızı seçmenle ilişkilere, o toplantıyla, bu toplantıyla geçireceksiniz. Bilim insanı olmaktan vazgeçmiş olmuyor musunuz?

-Vazgeçmiyorum. Geçen gün İstanbul büyükşehir belediye başkanına sordular. İstanbul'un en önemli üç problemi nedir? Dedi ki, birincisi deprem. İkincisi deprem, üçüncüsü de deprem.  Ben Amerika Birleşik Devletleri'nde afet yönetimi ve deprem konusunda eğitim aldım. Deprem konusunda yetmişe yakın makalem var. Ama bu birikimimi şimdiye kadar toplumun hizmetine sunmakta sorunlar yaşadık. Çünkü sanayi, üniversite işbirliği tam manasıyla gerçekleşmiş değil Türkiye'de. Şimdi fırsat var. Bu birikimimizi toplumun hizmetine sunabiliriz. Bundan sonra bir şey keşfetmeyeceğim.

-Bilim insanlığına noktayı koyuyorsunuz yani.

-Bundan sonra bilim insanı olarak koyuyoruz. Ama birikimlerimizi siyaset alanına aktarıyoruz. Yeni politikalar geliştirilecek depremle ilgili. Bu da bilimsel bir çalışmadır. Bilim teknoloji politikalarında ne tip şeyler yapılırsa üniversitenin önü açılır, araştırmaların önü açılır bunu ben bilimsel çalışmanın bir devamı olarak görüyorum. Keşke daha çok bilim adamı siyasete girse.